14 Mart 2014 Cuma

NAR AĞACI - NAZAN BEKİROĞLU

Bu kitabı Ocak ayında kitap kardeşliği ile okumuştum. Nazan Bekiroğlu’nun okuduğum ilk kitabıydı.İki günde su gibi bitti. Yazarın köklerini arama serüvenini, bu doğu yolculuğunu ben pek beğendim.
Dedesi Setterhan ile büyükannesi Zehra’nın ayrı ayrı izlerini sürerken bir taraftan 1900’lerin başında savaşla,göçle karşılaşanların insanlık hallerini anlatıyor.
İranlı halı tüccarı Mirza’nın oğlu Setterhan yaşadığı aşk acısından kaçmak için geldiği Batum’da Bolşevik devrimi patlak verince Trabzon’a kaçar.Tabii onun bu yolculuğu Tebriz,Taht-ı Süleyman,Bakü,Tiflis,Ateşgahlar arasında Zehra ile tanışmaya giden bir macera.
Öte tarafta Zehra ve abisi İsmail Trabzon’da Büyük Hanım ve Hacı Bey ile yaşamaktadır. İsmail Balkan Harbine katılır ve bir daha geri dönmez. Onun mektupları çok hüzünlü. Rus işgalindeki Trabzon’dan ise Zehra ve Büyükhanım'ın da dahil olduğu halkın büyük çoğunluğu muhacirliğe çıkar. Bir taraftan Ermeni tehciri olmaktadır. Herkes yollarda kendi acısı içinde yürümektedir. Bu bölümleri insan boğazı düğümlene düğümlene okuyor. Hele Gence Milli Komitesi’nin Kafkasya’da esir düşen Osmanlı askerlerine yardımı .Garda trenleri bekleyip camdan sarkmış esirlere su ve yiyecek vermeye çalışmaları ,ölülerini alıp Müslüman mezarlarına gömmeleri ,Cemiyet-i Hayriye’nin yaptıkları romanı bambaşka bir boyuta taşımış .Keşke Nazan Hanım bununla ilgili bir roman yazsa da okusak.
Yazar hikayesini anlatırken görünmez olup geçmişte yaşananlara tanıklık ediyor. Ben romanlarda gerçeklik duygusu aramam. Hatta beni gerçek dünyadan ne kadar koparırsa ,o masalın içinde ne kadar kaybolursam o kadar mutlu olurum okurken.O yüzden yazarın görünmez olup dedesi ve büyükannesini izlemesi ve hikayeyi bu şekilde anlatması benim çok hoşuma gitti.


1 yorum:

  1. Bekiroğlu'nun tek kitabını okudum ama çok bana göre değildi sanki evet lirik bir dille yazıyor ama nedense ben bir türlü sevemedim , yani, okunur ama :)

    YanıtlaSil