29 Ağustos 2016 Pazartesi

MAUS - ART SPIEGELMAN

Alışılagelmiş çizgi romanların aksine Maus ‘un yazınsal yönü ağır bastığı için grafik roman tanımlaması ona daha çok uyacaktır. Siyah beyaz oluşu konunun trajedisiyle birleşince  hakikatten sarsıcı bir okuma yapıyorsunuz. Holokost'un ticarileşmesi antipatisine karşın bu romanın gerçekliği,bir anda alıp okuyayım diyemeyeceğiniz,insanlık suçunu gelip yüzünüze vuruyor.

Art Spiegel önce ırkçılık karşıtı bir çizgi roman çizmeyi düşünür. Afrikalıları "fare", Ku Klux Klan örgütünü de "kedi" olarak çizecektir.Ancak sonrasında anne ve babasının da içinde olduğu Yahudi soykırımını anlatan hikayede karar kılar. İşe babasıyla uzun röportajlar yaparak başlar bunları kaydeder. 
1972 yılında başladığı çalışmaları, 80’de Raw dergisinde yayınlanır ve büyük ses getirir.86 yılında grafik roman olarak ilk basımını yapar.Hikayenin bütün bölümleri  91’de tek kitapta toplanır ve şimdiki haline ulaşır.Maus 1992 yılında Pulitzer'i alarak ödüle layık görülen ilk çizgi roman olur.

Kitaba Maus isminin verilmesinde de ince bir hiciv var;zamanın Alman politikasına bir gönderme yapıyor.Kitapta 1930’ların Almanyasında yayınlanmış bir makale alıntılanmış. Disney’in yarattığı Mickey Mouse’ın idealize ettiği karakterlerin pis bir fare olduğu ve Yahudi  Walt Disney’in insanlığı aşağıladığı belirtiliyor.
"Miki Fare şimdiye kadar yaratılmış en sefil kahraman...Her bağımsız delikanlı ve her saygın gencin sahip olduğu sağlıklı duygular,hayvanlar dünyasının bu en büyük mikrop taşıyıcısının,bu pisliğe ve iğrençliğe bulanmış haşaratın ideal hayvan tipi olamayacağını anlatır...Yahudilerin insanlara kaba saldırısına son!Kahrolsun Miki Fare!Gamalı Haç takın".
             -gazete makalesi,Pomeranya,Almanya,1930'ların ortası




Kitabın kahramanlarına baktığımızda da Yahudiler fare,Naziler ve Almanlar kedi olarak çizilmiş.Polonyalılar domuz,Amerikalılar köpek,İsveçliler geyik,Çingeneler ise güve.
Bu benzetmelerle Spiegelman Polonya’da çok büyük tepki görür,domuza benzetilen Leh’ler  2001 yılında kitabı yakarak protesto ederler. 
Spiegelmanlar toplama kampına götürülmeden önce beş yaşındaki oğulları Rysio’yu teyzesinin yanına gönderirler. Ausschwitz’den kurtulabilen çift oğullarını geri almak istediklerinde onun ölmüş olduğunu öğrenir.Anja’nın kardeşi Yahudi oldukları öğrenilince yakalanacakları korkusuyla ailesini ve Rysio’yu zehirlemiştir.Yeni doğan erkek çocuklarına Arthur İsadore adını verirler ancak zaman içinde Arthur ismini Art’a çevirir. 

Anja oğlunu ve kampta yaşadıklarını unutamamıştır. Art 20 yaşına geldiğinde intihar eder.Art babasından annesinin toplama kampında yaşadığı acıları anlattığı günlükleri ister.Babasının günlükleri yaktığını öğrendiğinde ise çok büyük tepki gösterir.Biz hikayeyi anne olmadığından babadan dinleriz.Bir anlamda baş karakter Vladek Spiegelman denebilir.
Art babasını anti-semitist yayınlardaki gibi huysuz ve cimri olarak karikatürize etmiş,yeni eşi Mala ondan çok çekiyor ve Artie babasıyla çok geçinemiyor. Oysa kampta yaşadıkları ve açlık onu bu psikolojiye getirmiş,hiçbir şeyi atamıyor.


Kendisi için çok zor olan bu otobiyografik çalışmayı oluştururken defalarca bırakmış,depresyon dönemleri olmuş.Fazla gerçek olan bu hikaye ancak metaforlarla,simgelerle  ifade edilebilirdi sanırım.Kendisini çizdiği 176.sayfa onun psikolojisinin özetini de veriyor aslında.

Öte yandan bu kitabı bu kadar etkileyici kılan, Spiegelman'ın karakterleri son derece basit çizmesi.Gözlerde ifade yok,şaşırma ,korku,acı tüm hisler yazı ile verilmiş.Bir anlamda okuyucuyu metinlere odaklamak istemiş.Persepolis'in yaratıcısı Marjene Satrapi'ye de esin kaynağı olan Maus'u okumadıysanız  mutlaka mutlaka okuyun,çizimlerine saatlerce bakın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder