29 Haziran 2018 Cuma

IKIGAI - Hector Garcia & Francesc Miralles



Mutluluk sırlarına Japonlar’la devam ediyorum :)  Onların yaşam felsefeleri de İkigai.
Özetle ölmek istiyorsan emekli ol diyor Japonlar. 

Ikigai hayatımıza anlam, amaç, mutluluk katan şey.Sabahları uyandığımızda bize yaşama sebebi verecek ne varsa uzun yaşamın da sırrı. Özellikle Okinawa bölgesinde yaşayan insanların yaş ömürleri 100’ün üzerinde. Dünyada mavi kuşak olarak adlandırılan beş bölgeden biri de burası. Diğer bölgelerle çok benzerlikleri var. Hayatın yavaş aktığı, insanların bedensel olarak çalıştıkları toprakla ilgilendikleri, arkadaşlarıyla vakit geçirip sosyalleştikleri, dua etmeyi ihmal etmeyen, doğru beslenen bu mavi kuşak gurubunun uzun bir yaşam ortalaması var.
Bir İkigaimiz varsa depresyondan kaygıdan uzak kalıyoruz.Hayata yüklediğimiz anlam asıl işimiz haline geliyor.Bu sadece bir para kazanma yöntemi değil kendimize misyon yüklediğimiz çevremize faydalı olduğumuzu hissettiğimiz tatmin duygusu.

Japonlara göre herkesin bir İkigai’si var bunu bulmak,anlamak uzun bir süreç. Yaşam amacını bulabilmek için 4 sorudan yola çıkmayı öneriyorlar.

Neyi seviyorum? (Tutkunuz)
Hangi konuda iyiyim? (Yeteneğiniz)
Ne yaparak para kazanabilirim? (Mesleğiniz)
Dünyanın neye ihtiyacı var? (Misyonunuz)


Bu dördünün kesiştiği nokta ise İkigai’mizi, yani hayattaki varoluşumuzun anlamını ortaya çıkarıyor.

22 Haziran 2018 Cuma

HYGGE - MEIK WIKING


Biz memleket problemleriyle hemhal olmuşken yaşadığımız her sosyo-ekonomik, politik sıkıntı psikolojilerimizde misliyle karşılığını bulmuşken, şu aralar  "bak dünyada mutlu insanlar da varmış" diye karşımıza kitaplar yeni yaşam felsefeleri çıkıyor. Dünyanın en mutlu insanların yaşadığı iddia edilen Danimarka’da  buna da Hygge diyorlarmış. Tam çevrilemeyen ancak hissedilen bu Hyggelig yaşam şekli uzun ve karanlık kış günlerini daha az depresif geçirmek isteyen ,kendine keyifler arayan bölge insanı tarafından çok önemseniyor.

Artan sosyal medya kullanımı ile çığ gibi büyüyen tüketim alışkanlıkları ve kapitalizmin pompaladığı yaşam tarzı eskisi kadar haz vermemeye başladığından sadeleşme, Uzakdoğu felsefeleri bize de uğramaya başladı. Eski mütevazi yaşamlarımızı yeniden keşfeder olduk.Evimizi Marie Kodo ile düzenleyip, kahvemizi kendimiz yapıyor ve çok cool oluyoruz. Bunlara ek olarak benim özellikle çok öykündüğüm İskandinav yaşam tarzı da dünyada merak edilenlerden.  Hygge daha çok bir yaşam tarzı ve bunu her alana yansıtan bir felsefe.Aydınlatmalardan gidilecek restauranta kadar seçimleri etkiliyor.

Öte taraftan fark ediyorum ki biz Alman ekole sahip bir anneden geldiğimizden yıllarca bunu bilmeden uygulamışız zaten.Çocukken sırt çantasına sandviçler ve termos kahve hazırlayıp bizi müze müze gezdirip sonra parklarda piknik yaptırması çok Hygge imiş de biz bilememişiz. 

Hygge felsefesi için çok paraya ihtiyaç yok. Arkadaşlarla bir araya gelip sohbet/yemek, kışın bir battaniye altında kahve/şarap vs ile güzel bir kitap keyfi,yakılan bir mum , işyerinde öğle arası bir parkın bankında kahve içip nefes almak onların kendilerine ayırdıkları mutluluk zamanları. Aslında çok bizlik ! Bu koca şehirde plaza beyaz yakalılarının gidebileceği en yakın ağaçlı alan kaç km uzaktadır yada benim gibi çalışma binası sanayinin içinde olan biri için . Bu öğle tatilimi (ki bizim böyle bir öğle tatilimiz de yok laf aramızda) şu yolun karşısındaki oto tamircisinde veya kalıpçıda geçirip usta size kahve içmeye geldim bi Hygge yapalım diyeceğimJ

Neyse kendime bi git Allah aşkına demiyorum.Yapabileceklerimizi,olumluları alıyor, en azından bize bağlı faktörleri bu felsefeye entegre ederek uygulamaya başlıyoruz. Hiç yoktan iyidir hele şehir dışına çıkınca.

20 Haziran 2018 Çarşamba

HAÇLI KATİL - CHRIS CARTER

Chris Carter suç psikolojisi alanında bir uzman. Michigan'da adli psikoloji okumuş ve uzun süre bölge savcısının psikolog ekibinde çalışmış. Sonra her şeyi bırakıp müzikle ilgilenmiş. İngiltere’ye döndüğünde ise kendini sadece yazarlığa vermiş. 

Haçlı Katil yazdığı ilk kitap. Bizde de henüz çevrilen tek kitabı. İncelediğim kadarıyla sonraki 8 kitabı için de yorumlar çok iyi. Özellikle Executioner için Grange benzetmesi yapmışlar. Sanırım fazla kanlı bir konusu var.
Yarattığı kahraman Dedektif Robert Hunter bu tarz romanların klasik yalnız adamı. Geçmişiyle sorunlu,ilişki yürütemeyen ama işinde çok başarılı,çok zeki. 

Katil dedektif ilişkisinin ötesinde LA'deki toplumsal sorunlar,adalet sistemi,cezalar yazarın muhtemel karşılaştığı vakaların da sinyalini veriyor ve neden-sonuç bağlantılarını daha gerçekçi kılıyor.
Hikayenin suç kurgu ilişkisi de gayet mantıklı ve sürükleyici gelişti. Genelde tutan tahminim bu sefer tutmadı ve bu daha çok hoşuma gitti.