29 Kasım 2018 Perşembe

YARIM AY - HARUN CANDAN


Yarım Ay kulübün kasım seçimiydi.Benim de Harun Candan’dan okuduğum ilk kitap oldu.

Tanıtım yazılarında da olduğundan söyleyebilirim ki , asıl kahramanın aşık olduğu genç kız ortadan kayboluyor.Buket Uzuner'in Defne Kaman'ı gibi sayfalar dolusu nerede bu diye aranırken,bir süre sonra çok sıkıcı olmaya başlıyor. Konu çok dağılmış.

Kaybolma ve kaybolma sonucunda ne bulunduğunun ortaya çıkması çok uzun sürüyor.  Bu arada bir yere varacak mı, bir bağlantı olacak mı dediğimiz konular giriyor araya. Kaç yüz sene önce işlenmiş cinayetler, mezarlıklar, tarihi mezbelelikler vs dolaşıyor da dolaşıyor. Bu arada başka başka cinayetler işleniyor.

Sonra bir şekilde sonuca gidiyor ama katil gerçekten kim,olaylarla ne alakası var,nereden çıktı,nasıl yaptı…. Her şey yarım;havada kalmış.

Ez cümle kurguda eleştirebileceğim çok nokta var ama dili akıcıydı.

Hem yerli polisiye okuma hem de yeni bir yazarla tanışma hatırına okunur ama çok ciddi bir tavsiye almadıktan sonra başka kitabını okumam muhtemelen.

28 Kasım 2018 Çarşamba

KABUK - ZEYNEP KAÇAR


Zeynep Kaçar’a oyunculuğundan aşina olsak da ilk kitabı Kabuk ile çoğumuzun gönlünü yazarlığı ile fethetti bile. Çeşitli dergilerde eleştiri ve inceleme yazılarının yanında  tiyatro oyunu da yazıyor.

Kabuk kendi iç dünyalarına çekilen üç kuşak kadının hikayesini anlatılıyor. Sebepleri farklı olsa da kayıplar,delilik halleri genetik miras gibi birbirlerine aktarılıyor.Kadını bol,erkeklerinin neredeyse yok hükmünde olduğu hikayenin kadınları travmalarını sakladıkları uğraşlarıyla adeta var olmaya çalışıyorlar.

İsmiyle müsemma bu kitabın kapak dizaynı Sel’in harika işlerine imzasını atan Gülay Tunç’a ait.Kabuk’taki kadınlar da matruşka gibi. 

27 Kasım 2018 Salı

YİRMİ SEKİZ BUÇUK DİLEK - DENISE GROVER SWANK


Geçtiğimiz günlerde tesadüfen keşfettiğim yazarlardan biri de Denise Grover Swank oldu. Yirmi Sekiz Buçuk Dilek  romantic-mystry türünün gizem kısmı biraz daha ağır basan bence iyi bir örneği olmuş.

NewYork Times ve USA Today ‘in çok satan yazarlarından Swank Kansas doğumlu. Köklerine dönmeden önce on yılını göçebe Çingeneler gibi geçiren ilginç bir insan. Üçü evlatlık toplam altı çocuğu olmasına rağmen çok üretken.

Yirmisekiz Buçuk Dilek Rose Gardner  serisinin ilk kitabı. Yazarın bunlardan başka gizem serileri olduğu kadar onun çok sevilen fantastik serileri de mevcut. 
Benim çok hoşlandığım bir tarz olmadığından pek radarıma almadığım urban-fantastic

Curse Keepers
Chosen
Blood Borne     serilerinin ülkemizde de seveni çokmuş.

Başladığım seri tam plaj kitabıymış aslında ama ben yaza kadar beklemem muhtemelen.Çok beklentiye girmeden okunacak eğlenceli ve sürükleyici bir konusu var diyor ve okuma kararını size bırakıyorum.   

26 Kasım 2018 Pazartesi

İNCİR TARİHİ - FARUK DUMAN









İncir Tarihi Kitap Ağacı Devrialem Kulübü'nün 20 ülkeden şeçilmiş ilk kitabıydı.

Faruk Duman’ın daha önce Köpekler İçin Gece Müziği’ni okumuştum. Orada o masal atmosferini gene hissetmiş,ormanı ve hayvanları sanki birer roman kahramanı gibi okumuştum.O anlatım biçimini İncir Tarihi nde de hissediyorsunuz.

Her şeyden önce yazım uslubu kendine has.  Eski kelimelerle oynamış.
Metaforlar,mitolojik karakterler:biraz gerçek üstü biraz binbir gece havası var.  Mastarlı cümleleri yada özne vurguları çok belirleyici.

Doğrusu biz küsmekliği kavukludan öğrenmişiz.  Ümmiktir ki … Bir şey yapmaklığımın söz konusu olmadığını…böyle bir dil kullanıyor Faruk Duman.

Yada bir duyguyu anlatırken  onun vuruculuğunu belirtmek için kullandığı kelimeler ;Korku korkmuş…Didik didik didiliriz gibi.
Karanlıkta balıkların soluk alıp verişlerini duyuyordu….

Nevşehirli İbrahim’in Burunnamesi güzeldi mesela. Uslup Oktay İhsan Anar'ı anımsatıyor hemen.

Kitapta sufilerin bir ağacı yada bir hayvanı asla yalnızca bir ağaç yada hayvan olarak görmediğini bunları Allah’ın yeryüzündeki işaretleri olarak gördüklerini belirtiyor.

Faruk Duman’da nesneleri sadece nesne olarak görmüyor. Onlara bir kişilik yakıştırıyor.

"Sonra irili ufaklı kuşlara her biri yedi canlı piyade gibi ölümsüz kaplanlara tilkilere fillere yılanlara börtü böceğe haber salarak kendi askerlerini de silahlandırarak cümlesini Rumeli’nin uçsuz bucaksız  ovasında topladı.”
“Bozkıra öyle bir feryat ettim öyle yalvardım ki bozkır efendi bana acımakla sanırdın bunu kendi eliyle tutup kaldırdı gel aradığın şey buradadır dedi”…
“Kol da bunu duyunca olmaz demedi parmaklarını açıp yüzüğü bize verdi”… gibi

 Hayvanlara,doğaya,insan uzvuna,hançerlere kadar hepsi kitabın karakteri içinde yer alıyor

Ana karakter Zeyrek’in kitap boyunca çocukluktan ilk gençliğe geçişini kendini varlığının farkına varmasını görüyoruz.  Aşık olduğu kadının adı Kelime Hatun. Gence’li bir şairle kelimelerin niteliğini tartışıyor. Hikayeninin  halkası Kelime’ye kavuşunca   tamamlanıyor. İnsanın anlam arayışı gibi.

Ümmik’e Beberuhi der mesela. Karagöz ‘ün kısa boylu matrak karakteri. Aslında bir süper kahraman.Zeyrek’i defalarca kurtarıyor. Tas sadık bir hayat arkadaşıdır.Sevilendir,korunandır

Benim de katıldığım en güzel cümlelerden biri “Yurt dediğimiz şey kokudan ibarettir ve biz aslında kendi yurdumuzu bu kokuyla tanırız”. Muhtemelen çoğumuz için çocukluğumuzun kokusu İncir kokusudur. Üsküdar’da büyümüş biri olarak ayrıca anlamlıydı. Hele de okurken evden çok uzaktayken.


25 Kasım 2018 Pazar

İKİZ BEDENLER - TESS GERRITSEN


Kendime Not (Spoiler İçerir)

İkiz Bedenler Rizoli&Isles serisinin dördüncü kitabı. Hikaye daha çok Maura’nın geçmişi üzerine kurulu. Jane sanırım arada okumadığım bir kitapta evlenmiş,burada hamile.

Maura Paris dönüşü evinin önüne geldiğinde kendisine birebir benzeyen bir kadının öldürüldüğünü görür. Cevapları bulmak için yaptığı araştırmalar onu geçmişine götürecek ve gerçek ailesinin aslında kim olduğunu öğrenecektir.

Finali çok başarılıydı,beklemediğim yerden geldi J