21 Şubat 2019 Perşembe

YİRMİ DOKUZ BUÇUK NEDEN - DENISE GROVER SWANK


Bu serinin yaza dayanmayacağı belliydi. İkinci ve üçüncüsü de hop diye okundu J

Rose Gardner bu sefer jüri üyesi seçiliyor. Ancak herkesin suçlu olduğunu düşündüğü zanlının masum olduğuna inanıp olayların üzerine gidiyor. Sevgilisi 2 saat uzaklıkta başka bir şehirde. Bu kitapta savcı yardımcısı  Mason Deveraux ile tanışıyoruz. Çoğu zaman Rose’la çatışsa da ona yardım ediyor.

Gene eğlenceli ve sürükleyici bir kurgu.Biraz chick- lit biraz suç ve gizem diyelim. Sevdim

20 Şubat 2019 Çarşamba

İBRET TAŞI - İSMAİL KADERE




Devrialem okumalarının Ocak kitabı İsmail Kadere’nin İbret Taşı idi. Balkan tarihine özel bir ilgim olduğundan merak ederek okuduğum metni açıkçası kurgusal olarak karışık buldum. Yeni bir şey öğrenebilir miyim diye zorlanarak bitirdiğim bir kitap oldu. Daha önce herhangi bir kitabını okumadığım için diğer kitaplarıyla bir karşılaştırma yapamayacağım. Bu kadar sevilen bir yazar hakkında negatif bir ön yargım olsun istemiyorum. Belki daha sonra başka bir kitabını denerim.

Kitaba ismini veren İbret Taşı baş kaldıran paşaların,başarısız devlet görevlilerinin kesilen başlarının yerleştirildiği yer. Payitaht’ta bir simge olarak duruyor.

Amos Oz’u okurken Kibutz’ları öğrenmiştim.Bu kitaptan da Kra Kra rejimi kaldı.Konu genel olarak isyanlar,idamlar,kesik başlar yönetim erkinin elde tutulma telaşı,güç gösterileri.

İlk bölümde kesik başla yapılan yolculuk ,bozulmasın diye tuzlamalar,kimyasallamalar, taşıyıcının ruh halinin sayfalar dolusu anlatılması pek bana göre değildi.Tepedelenli Ali Paşa'nın yarım yamalak hikayesi,Hurşit Paşa'nın ne ara,neden idam edildiğinin belli olmaması,kopuk kopuk metinler kısacık kitabı zihnimde bir türlü toparlayamadı.

Yazarın (analizlerinde haklı yada haksız )Man Booker almasının da politik olduğunu düşünüyorum. İsmail Kadere Arnavut halkının Batılı Hıristiyan kültürüne ait olduklarını Osmanlı hakimiyetiyle zorla müslümanlaştırılarak doğuya yaklaştırıldıklarını ve bu durumun Arnavut halkının asıl kimliğini yok ettiğini savunuyor.

19 Şubat 2019 Salı

ROGER ACKROYD CİNAYETİ - AGATHA CHRISTIE



Agatha Christie'yi neredeyse ortaokul yıllarımdan beri okurum. Okulun kütüphanesinden aldığım kitapla tanışmıştım. On Küçük Zenci. O tekerleme beni o zaman ne dehşete düşürürdü :)

Karmakarışık okumalar, eski basımların farklı isimleri derken bazen okuduğum kitabı tekrar almışlığım bile oldu.

Roger Ackroyd Cinayeti'ni ilk okuyuşumda şok olduğumu dün gibi hatırlıyorum,bayağı ters köşe hissetmiştim. Altınçağ okumaları için dijitalden ipuçlarını bulabilir miyim diye tekrar okudum. Agatha olmasa aynı polisiye kitabı tekrar okumak çok haz aldığım bir durum değil.

Benim Agatha’yı sevmemin bir diğer nedeni de genelde olayların İngiliz kırsalında geçmesi ki bayılıyorum.Zengin,eğitimli burjuva sınıfının da suç işleyebileceğini gayet güzel yansıtıyor. Yani her kitabında katil uşak değil :) Ayrıca o dönem için dünyanın birçok bölgesine göre kadın karakterleri çok iyi kullanıyor. 
Roger Ackroyd Cinayeti litaratürde bir ilk deneme aslında. Genel geçer polisiye roman kurallarını bozan Agatha Christie’nin deneysel bir anlatımı.  Tabii ki dedektifimiz Hercule Poirot.Bu kitabın kahramanlarından Caroline daha sonra Miss Marple için ilham kaynağı olmuş. 


Kitaptaki katilin aslında katil olamayacağı yönündeki eleştiriler halen devam etmekte. Pierre Bayardin’in Roger Ackroyd’u Kim Öldürdü? meraklısı için  bol spoiler içeren bir inceleme.

18 Şubat 2019 Pazartesi

BATAKLIĞIN KAYIP TANRILARI - ELLY GRIFFITHS


Kulübün 2019 okumalarında aylardan biri forensic denilen bilimsel tür olacaktı. Yabancı sitelerden önerilebilecek kitapları araştırırken karşıma sık sık  Elly Griffiths çıktı. Kendisi forensic thriller ekolünün en iyilerinden kabul ediliyor. Oylamada seçilmeyince kendim okumak istedim.

Arkeolojiyi çok sevdiğimden, polisiye ile birleştiğinde genelde kurgulardan zevk alıyorum. Bataklığın Kayıp Tanrıları’nda  ana karakter arkeolog Ruth Galloway ayrıca serinin de ilk kitabı.Hikaye Norfolk Saltmarche bölgesinde Seahenge denilen arkeolojik alanda geçiyor.

Asıl adı Domenica de Rosa olan yazar 1963 Londra doğumlu.Çocukluk yaşlarından beri yazıyor.Üniversiteden mezun olduktan sonra, önce kütüphanede sonra Harper Collins’de çalışıyor.1998 de çocuğu için işten ayrıldığında ilk kitabı The İtalian Quarter’ı yazıp yayımlatıyor. Arkasından diğer 3 kitap onu takip ediyor. İkinci çocuktan sonra eşi Andy işten ayrılıp arkeolog olduğunda Norfolk’a tatile gidiyorlar.Bölgede eşinin antikçağ kurbanları hakkında anlattıkları onda bir roman fikri doğuruyor ve Arkeolog Dr Ruth Galloway’i böyle yaratıyor.Ajansı bu bir suç romanı ve senin de buna uygun bir ismin olmalı diyor.Elly Griffiths ismi böylelikle ortaya çıkıyor.

Gerçekten de Seahenge denilen bölge çok ilginç bir arkeolojik alan. Burasının da Stonehenge gibi yaz gündönümünde güneşin doğuş yönüne dönük bir ekseni olduğu belirtiliyor.Bu ahşap anıtlar, ilk kez sağlam olarak 1998-99’da ortaya çıkarılmışlar.İngiltere'nin doğusunda Norfolk kıyısının hemen açığındaki çamur tabakası içindeki kütükler dendrokronoloji (ağaç halkalarıyla tarihleme) yöntemiyle incelendiğinde İÖ 2050 yılından kaldıkları anlaşılmış ve bunlara hemen "Seahenge" adı verilmiş. Ahşap direklerden dairenin ortasında yere dikey olarak yerleştirilmiş bir tek büyük meşe ağacı bulunmuş, ilk başta dal sanılan şeylerin kök oldukları anlaşılmış aslında ağaç yere tersine sokulmuş.



Kitapta o ıslak, kasvetli, ıssız kıyı bataklıkları çok güzel betimlenmiş; o bölge hakkında araştırma duygusu uyandırıyor.

Polisiye kurgu için genel olarak akıcı ,gerilim dozu yüksekti diyebilirim ancak bir noktada katili tahmin etmek çok zor olmadı. Daha beklenmedik biri çıkmasını tercih ederdim.
İkinci kitap Tanrılara Adanmış Bedenler’i de sipariş ettim. Okuyunca yorumumu yazarım.