31 Ekim 2019 Perşembe

KIRIK MENTEŞE - JOHN DICKSON CARR



Kırık Menteşe,Fell karakterinin 9.kitabı. Hikayenin ana karakterlerden biri John Farleigh titanik kazasından kurtulmuş yıllar sonra  geri dönüp çocukluk aşkı Marion ile evlenmiştir. Kendisinin John Farleigh olduğunu iddia eden başka birinin gelmesiyle olaylar gelişir.

Daha önce İmparatorun Enfiye Kutusunda bahsettiğim gibi Carr , Dr. Gideon Fell’i 1933 ‘de okuyucularla buluşturur. Dr. Gideon ismini, karakterine eski bir çocuk şiirinden esinlenerek verir. 1680 yılında İngiliz şair Tom Brown tarafından yazıldığına inanılan şiir Hannibal’ın yazarı Thomas Harris tarafından Dr. Hannibal Lecter’in takma adı olarak da kullanılmıştı.

Kırık Menteşe  muhtemelen kurgu itibariyle zamanın çok ilerisindeydi. Robotları,satanizm, gibi öğeleri dönemin benzer romanlarında pek göremiyoruz.Öte taraftan iyi kurgulanmış bir finalle tipik  imkansız cinayet muammasının çözülmeye çalışılması Dickson Carr’ın Altın Çağ’a özgü başarısı elbette.
Günümüzden bakınca hiç de hafif gelmeyecek hatta şaşırtacak bir roman. Tam bir klasik.

30 Ekim 2019 Çarşamba

BEYAZ YAKALI SERSERİLER - JANET EVANOVICH


Gerçek olay kategorimiz Bir Bedenin Gerçeği çoğumuza  ruhsal açıdan ağır gelince ekim ayı için daha hafif, biraz daha keyifli bir kitap seçtik. Yabancıların cheesy dediği türden; ciddi bir polisiye olay beklentisine girmezseniz ,rahatça okunuyor.
Öyle mutlaka okuyun tavsiyesinde bulunacağım bir kitap değil ama eğlencelik,hafif bir şeyler okumak isterseniz aklınızda olsun.Sıkıldığım kadar güldüğüm yerler de oldu.Serinin 17.kitabı olmasına rağmen kopukluk hissedilmiyor

28 Ekim 2019 Pazartesi

ONUNCU KÖY - FAKİR BAYKURT


Onuncu Köy bir taşra romanı. Topraklarımıza ait  tipik bir toplumsal gerçekçilik hikayesi. 1961 yılında yazılmasına rağmen hala bugüne uyarlanabilecek bir konusu var.

Burdur’un köylerinde idealist bir öğretmenin köylüyle mücadelesini anlatıyor özetle. Ağalık,  cehalet,  yobazlık,  demokrasi,  toplumsal eşitsizlik gibi konuları merkezine alıp sorunları öyle basit köy ağzıyla aktarıyor ki hem naif,hem çok anlaşılır, hem de bir o kadar eleştiri barındırıyor.

Genel kanı  Fakir Baykurt’un da  Yaşar Kemal ve Orhan Kemal ekolünde olduğu yönünde. Ancak metinsel olarak daha az detaylı yazıyor. 
Gerçekten de olayların birbirine geçişi ,başına gelenlerin tasviri ,hatta köyün pastoral betimlemeleri,insan karakterlerinin detayları bile çok ayrıntılı değil.  

Köy enstitüsünden yetişmiş, okumuşların okumamışlara borcu olduğuna inanan bir öğretmen. Kız çocuklarının okula gönderilmesi ,köylünün tarım yapabileceği topraklarının ıslahı konusunda onları ikna etmeye çalışıyor. Neredeyse 60 yıl sonra hala kızların okula gönderilmediği  bölgelerimizde ruhu şad olsun Türkan Saylan da az mücadele etmedi.

Vurgulanan diğer bir nokta kadına bakış. Evi derleyip toplayan,yatağı ısıtan "kancık". Müstehzi yöresel bir söyleyiş. Aslında çok ciddi bir eleştiri var altında.

Benim en çok içimi Pehlivan’ ın anlattığı orman yangını acıttı. Tarla açmak için hayvanlara kıyılması... Aynı şey bu yaz İzmir’de de oldu.Tarla veya bina...dönüp dolaşıp aynı sorunları konuşuyoruz. Çünkü bir güruhun kafası değişmiyor maalesef.