28 Ağustos 2014 Perşembe

BAGAJDAKİ CESET - MICHAEL CONNELLY


Bagajdaki Ceset,Hile ve Kemikler Şehri’nin baskısı tükenmiş , aradığım hiçbir sahafta da yoktu.Ne GG’de ne de Nadir Kitap’da bulabildim. Mecburen sırayı bozacağım diye üzülüyordum ki Connelly’nin bütün kitaplarını yalamış yutmuş koleksiyoner bir arkadaşım “bende var göndereyim” dedi. Nasıl sevindiğimi siz tahmin edin. Benim bulabildiklerimle beraber serinin 12 kitabını garantilemiş oldum.J

Harry Bosch, Los Angeles Polis Merkezi'ndeki görevine tekrar başlamıştır. Hollywood’dan başarısız bir film yapımcısı arabasının bagajında ölü bulunur. Mafyanın bagaj müziği (Trunk Music – kitabın orijinal ismi de bu ) dedikleri türden bir cinayet işlenmiştir. Harry cinayetin izini sürerken yolu Las Vegas’ta haraç toplayan ve kara para aklayan bir mafya ile kesişir.
Şunu açıkça söyleyebilirim ki ben Bagajdaki Ceset’i beğenmedim. Hatta Kara Buz’a haksızlık ettiğimi düşünüyorum çünkü onda kitap bir süre sonra hem hareket kazanmıştı hem de sonu hiç ummadığım şekilde bitmişti. Neyse bu kitabın sürpriz ismi de ilk kitaptan Eleanor Wish.Harry ona karşı hiç de boş değil J


RENKLİ TAG MİMİ

Sevgili Kitap Eylemi beni renkli tag mimine davet etmiş.Akşam hangi rengi seçsem diye kütüphanemi talan ederken, içlerinden bazısı milenyum başında, bazısı da henüz kütüphaneme eklenmiş bu grubu seçtim. 



1.Bu renkte aldığın son kitap?
Nezihe Muhiddin ‘in bütün eserlerlerinin olduğu seriyi almıştım. Üçüncü cildi bu tag rengine uyuyormuş J
2. Kapak tasarımında yüz resmi bulunan kitap?
Leyla’nın Evi-Tiyatroya da uyarlandı..
3. Ana Karakterini çok beğendiğiniz bir kitap? 
Işığın Gölgesi;  Cemil’i sevmiştim.
4. Sinemaya uyarlanmış yada yakın bir tarihte uyarlanacak olan  bir kitap?
Sinemaya değil de Köprü bir dönem diziye uyarlanmıştı.
5. Bu renkteki favori kapak tasarımlı kitabınız? 
Akıl tutulması J
6. Beklentilerinizi karşılayamayan kitap? 
Ustam ve Ben’i henüz okumadım onun dışındakileri okuduğum dönemlerde beğenmiştim. O yüzden şimdilik bir şey diyemeyeceğim. Nezihe Muhiddin’i bu  kategorinin dışında bıraktım çünkü onun beklenti karşılama kıstasları farklı olacak bende.  
7. Herhangi bir seriye ait olmayan bir kitap?
Mediterranean Waltz (Kumral Ada Mavi Tuna)
8. Konusunu orijinal bulduğunuz bir kitap?
Galata ve Pera , bu bölgenin tarihini ve yapılaşmasını sokak sokak neredeyse bina bina anlatan bir kitaptır. 2002’den beri en kıymetlilerimden biridir.

Çok teşekkür ediyorum Eylem'cim ; Sevgiler


27 Ağustos 2014 Çarşamba

SON ÇAKAL - MICHAEL CONNELLY


Ve sonunda...J Harry gibi bir dedektifin annesinin katilini bulmamış olmasını yadırgıyordum ki Connelly, Son Çakal’da hikayeyi bunun üzerine kurmuş.
Harry zor günler geçirmektedir,hayatı alt üst olmuştur.Sylvia onu terk etmiş,evi depremden hasar görmüş,yanında çalıştığı komisere saldırdığı için görevden uzaklaştırılmıştır.Çok içmekte ve psikolojik danışma almaktadır. Bu arada onu en çok rahatsız eden,hayatını şekillendiren olayla ilgilenmeye karar verir. Şimdiye kadar elini süremediği dosya,annesinin cinayet dosyasıdır.
Bu hikayede Connelly, polisiye bir serüvenden çok Harry’nin ruh haline odaklanmak istemiş sanırım çünkü katil tahmin edilecek biriydi. Daha çok onun duygusal yönünü ön plana çıkarmış. Şimdiye kadar cool bir görünüm sergileyen dedektifimiz,annesiyle ilgili flash-back ler yaşıyor,Sylvia’yı çok özlüyor. Bu arada bakalım tanıştığı Jazz la ilişkisi gelişecek mi? 

26 Ağustos 2014 Salı

OYUNBAZ - WULF DORN

İlk defa Wulf Dorn okudum .Alman yazarın Psikiyatrist ve Şizofren kitapları ülkemizde de çok popüler.Wulf hayranı arkadaşlar ağustos oylamasında Oyunbaz’ı önerdiler ama Kürşat Başar’ın Yaz’ı kabul görünce biz de fidan yapıp okuduk.
Diğer kitaplarıyla karşılaştırmalı bir yorumda bulunamayacağım fakat okuyanlar Oyunbaz'la yazarın kendini aştığını söylüyor. 
Psikiyatrist Jan Forstner’ın kendisine aşık olduğu ama açılamadığı sanrısına sahip sarışın bir kadının amacına ulaşmak için dur durak bilmeyen çılgınlıklarıyla gelişen olaylarda tempo ve heyecan çok yüksek.
Psikolojik-gerilim tutkunları eminim bu kitabı çok sevecektir. Benim bu türle başım çok hoş olmasa da  kendi içinde beni inanılmaz tatmin etti. Hele sonu muhteşemdi. Asla tahmin edemeyeceğim şekilde bitti. Belki ilerleyen dönemde kendimi aşıp Psikiyatrist ve Şizofren’i de okurum. Ne de olsa bu yıl benim farklı tür ve yazarlar için Challenge yılım.J


21 Ağustos 2014 Perşembe

KİTAP EVİ - ENİS BATUR


Kitap Evi'ni okumaya başladığımda yarım saat içinde alınacak kitaplar listeme bir sürü isim eklemiştim.
İnanılmaz atıflar isimler altı çizilesi cümleler var. Kısacık bir kitap ama içi öyle dolu ki. Hele deliliğe varan kitap sevgisini ona sahip olma duygusunu anlayanlar için. Ah benim olsa dedirtecek bir kütüphane. Philip Johson'un cam evine benzeyen fütüristik bir mimari..
Enis Batur kitaplar ve kitap tutkunluları için yazmış Kitap Evi’ni. Hikayenin asıl kahramanı da zaten kitaplar ve okuma eylemi. Anlatıcının düşüncelerini bu denememsi aralıklarda okuyoruz.
Enis Bey kendini mi anlatmış yoksa kurgusal bir karakter mi yaratmış bilmiyoruz anlatıcının sadece Enis Batur olduğunu tahmin ediyoruz aslında J bu deneme roman arası kitapta.
Mesleği yazarlık ve yayıncılık olan anlatıcı bir yurt dışı seyahati sonrası kendisine ismini gene bilmediğimiz gizemli birinden “Beyefendi’den” bir miras kaldığını öğrenir. Dragos’ta bir koruluğun ortasında içinde kırk bin civarında kitap olan çok özel bir şahıs kütüphanesi. Bu Beyefendi kimdir neden onu seçmiştir ? Başlarda mirası kabul edip etmeme konusunda tereddüte düşse de kitaba düşkün birinin bunu reddetmesi çok zor olacağından kendini korulukta kitapların arasında bulacaktır.

“Hayatım kitapların arasında ortasında geçti. Birkaçını yazdım, bir çoğunu okudum, okumak için edindim edinmek için elledim sayfalarını karıştırdım,evimin duvarlarını kaplamalarından zamanla bir tür güvence duygusu yonttum.Neredeyse bütün düşüncelerimin,duyularımı harekete geçiren kıvılcımların kaynağında ,kökünde ,kuyusunda yer aldı kitaplar.Korktumsa,en çok onlardandır;süpheler içinde kendi kendimi ve başkalarını kemirdiysem onlardan.”

Hele şu kitap tutkunları için söyledikleri ; tanıdık geliyor mu ? J

“Dilini hiç tanımadıkları,alfabesini sökemedikleri ülkelere gittiklerinde bile kitapevlerine girmeden,vitrinlerini uzun uzun incelemeden yapamazlar örneğin. Gece yürüyüşlerine çıktıklarında,ışığı yanan bir pencerede,duvarı kaplamış bir kütüphane görür görmez durur,bakar. ...
Pencere zemin kattaysa,düpedüz mütecaviz kesilir,sırtlarından kitapları teşhis etme alışkanlığının sağladığı beceriyle kütüphanenin gen haritasını çıkarmaya çalışırlar.Konuk çağrıldıkları evlerde,ev sahibinin kütüphanesi salona kurulmamışsa,terbiye sınırlarını zorladıklarını bile göre,mahrem alana geçmenin bir yolunu bulurlar” 

19 Ağustos 2014 Salı

BETONDAKİ SARIŞIN - MICHAEL CONNELLY

Okuyup da yorumlamaya fırsat bulamadığım sıradaki Connelly kitabı yani serinin üçüncü kitabı Betondaki Sarışın.Yazarımız neredeyse her sene bir kitap yazmış.94 yılının payına da bu düşmüşJ
Kurbanlarını öldürdükten sonra makyaj yaptığı için Bebekçi olarak adlandırılan bir seri katili öldürdüğü için dedektifimizin başı dertte. Mahkemede kendini aklamaya çalışırken bu arada betona gömülü sarışın bir kadın cesedi bulunur. Cinayetin işleniş tarzı ve ipuçları Bebekçi’yi işaret etmektedir. Fakat bulgular cinayetin Harry’nin onu öldürmesinden sonra işlendiğini göstermektedir.
Bu arada karşı tarafın avukatı  Chandler mahkemeye öldürülen katilin Bebekçi olamayacağına dair bir video sunar. Bu durumda Bosch yanlış kişiyi öldürmüş,asıl katil tekrar cinayet işlemeye başlamıştır. Dedektifimiz bir taraftan Chandler ile mücadele ederken diğer taraftan vicdanını rahatlatmak için katilin peşine düşer.
Bu kitapta karşımıza sürpriz isim Sylvia Moore çıkıyor.Sylvia bir önceki kitaptan Cal Moore’un karısıydı. Cool dedektifimizin artık romantik bir ilişkisi var.  Sonraki kitaplarda bu ilişki devam edecek mi göreceğiz.
Şimdilik okuduğum en keyifli Harry Bosch hikayesiydi.Hem mahkeme sürerken hem de cinayeti çözerken tempo hiç düşmedi.Ben de heyecan içinde iki günde okuyup bitirdim.  

18 Ağustos 2014 Pazartesi

KARA BUZ - MICHAEL CONNELLY

Connelly kitaplarına Harry Bosch serisinin ikinci kitabı Kara Buz ile devam ediyorum. Çoğu Connelly fanının aksine bu kitap için kaptırıp gittim diyemem J.Şimdiye kadar okuduğum 5 kitabı arasında kitaba en zor girebildiğim bu oldu.Ancak sonu en sürprizlisi de buydu.Dolayısıyla tümden negatif bir yorum yapamam,kitabın ikinci yarısı benim için daha hızlı ve heyecanlıydı.
Kara Buz Meksika'da imal edilen eroine başka şeyler eklenerek yapılan bir çeşit uyuşturucu. Los Angles narkotikten Cal Moore otel odasında cebinde bir intihar mektubuyla ölü olarak bulunur.Yasa dışı işlere karıştığından dolayı intihar ettiği düşünülürken Harry Bosch elindeki başka bir cinayet davasına Cal Moore’un baktığını öğrenir; hikayeyi incelemeye aldığında cinayet ihtimali üzerinde durmaya başlar.Bağlantıları bulmak için Moore’un büyüdüğü ve KaraBuz’un geldiği yere Mexicali’ye gider.
Bu kitapta Bosch’u daha fazla tanımaya başlıyoruz. Vietnam’da Tünel Faresi olarak görev yaptığını zaten bir önceki kitabında öğrenmiştik. Ciddi bir sigara tiryakisi,kadınlarla ilişkileri çok başarılı değil,küçükken annesinden alınıp çocuk yurduna verilmiş.Annesi fahişelik yaparken öldürülmüş.Babasının kim olduğunu bilmiyor,bu zamana kadar merak edip araştırmamış ancak bu kitapla babasının kim olduğunu ve üvey erkek kardeşini öğreniyoruz ki bu kardeş Connelly kitaplarının da ilerde sürpriz ismi olacak.

Dediğim gibi tüm kitabı soluk soluğa okudum diyemem ikinci yarısı benim için daha keyifliydi ve sonunu çok zekice bağladı. 

8 Ağustos 2014 Cuma

MİM

Sevgili Kitap Eylemi beni mimlemiş.Malum bayram,tatil ve yoğun bir iş haftası derken ben kaçırmışım. Hemen arayı kapatıp sorularını cevaplıyorum. 


1-Kitaplığımızdaki En İlginç Kitap İsimleri Hangileridir?

Güneş Yiyen Çingene
Balık İzlerinin Sesi (Aslında düşündümde Buket'in kitap isimleri genelde ilginçmiş.)
Kendini Tanrı Sanan Otobüs Şöförü
Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer

vardır belki daha ama aklıma gelenler şimdilik bunlar.

2-2014 Yılı başından bu yana kaç kitap okudunuz?

32 ( Çok okuyorum aslında ama sayının niceliğini yazınca şimdi gözüme az göründü) J


3-2014 yılı için , bu yılın kitabı dediğiniz kitap hangisidir?

Şimdilik Filiz Özdem’in Veda Üçlemesi diyebilirim. ( Korku Benim Sahibim , Düş Hırkası, Yalan Sureleri)

4-2014 yılında ilk defa okudum dediğiniz yazar hangisidir?

Bu sene aldığım karar gereği çok var aslında.
Irmak Zileli,Filiz Özdem,Selip Çiprut,Serkan Koktay,Mine Söğüt,Erol Çelik,Hamdi Koç,Celil Oker,Murat Gülsoy,Ayşe Akdeniz,Michael Connelly ,Nazan Bekiroğlu

5-2014 yılı için okuma hedefiniz?

Aslında sayı hedeflemiyorum ama genel ortalamam yılda 70-80 olabiliyor.Bu sene de böyle olur sanırım.

6-Kitap okumak tamam da en az onun kadar sevdiğiniz diğer etkinliğiniz?

Fotoğraf çekmek ve tüplü dalış yapmak.

7-Diğer etkinliği sevme nedeniniz?

Dünyayı hatta kendimi unutuyorum J

8-Blog okurlarından istek, rica, dilek ve temennileriniz?


Ben de Eylem gibi daha çok yorum ve tavsiye rica ediyorum.

Eylem'cim çok teşekkür ederim.Sana sevgilerimi yolluyorum.

SEVDALIM HAYAT - ZÜLFÜ LİVANELİ


Sevdalım Hayat iyi ki okumuşum dediğim kitaplardan biri oldu. Bu çok sevdiğim sanatçının meğer bilmediğim ne çok yönü varmış J Onun yaşam hikayesini okurken darbelerle sürekli sekteye uğrayan demokratikleşememe hikayemizi de okuyoruz. Türkiye de okuyan, üreten hele kitap seven ,kitap basan insanların başına gelenler bugün LeManlık, Penguenlik ..Görülen işkencelerin tabii ki esprisi olmaz ama Zülfü Livaneli içeri alındığında işkenceyi nasıl korkuyla beklediğini anlatırken insanın insan  üzerinde nasıl vahşileşebildiğini düşünüyorum.Ailesinde belki hukukçuların olmasından hasbelkader daha hafif atlatılan bugünleri sonradan zorunlu bir gurbet takip ediyor.
Yazımını çok sevdiğim Zülfü Livaneli’nin yazarlık yolculuğunu daha geç dönemli sanatın başka bir dalında başarılı olma arzusu olarak düşünürdüm. Oysa tam tersi baştan beri asıl olan edebiyatmış, kitaplarmış. Müzik hayatına biraz da mecburiyetten sürgün yıllarında başlamış. O yıllarda başarısından o kadar bihaber ki;o memlekette yokken kitlelerin onun şarkılarıyla meydanlarda yürüdüğünden haberi bile yokmuş.
Süreç içinde beş tane pasaportu olmuş. Mehmet Yılmaz Basmacı adıyla sahte pasaportla yurtdışına kaçmış. BM’nin politik mülteci olarak alt düzeyde verdiği pasaportla sürekli polise gidip ifade vermek durumunda kalmış. Sonra af çıkınca Türk pasaportunu alabilmiş.96 yılında Paris’te UNESCO büyükelçisi olduğunda BM Genel Sekreterinin imzasını taşıyan en üst düzey kırmızı pasaportla diplomatik dokunulmazlık almış.Milletvekili olduğunda verilen kırmızı pasaportla ise valizi bile aranmıyormuş artık J
Yaşar Kemal’le kadim bir dostluğu var. Onunla ve ölen eşi Thilda ile acı-tatlı bir dolu anısını paylaşmış kitapta. Yaşar Kemal’in nasıl Nobel’e bu kadar yaklaşıp aleyhte kulis yapan Türkler yüzünden kurulun çekincede kaldığını ve vermekten vazgeçtiğinden bahsediyor. Kendisine de birçok alanda saldıran sözde aydınlardan hiç haz etmiyor.
Aslında şaşırmamak lazım.Orhan Pamuk için bile neler yazıldı söylendi. Oysa ülkemizden bir yazar adını dünyaya duyuruyor.Sevelim sevmeyelim yazar düşmanıyız. İtalyan bir arkadaşım Baba ve Piç ile Benim Adım Kırmızıyı okudu.Çok beğenmiş ;bana başka kimleri tavsiye edersin diye sordu. Kaç yazarımızın kitapları çevriliyor ki hala çok kısıtlı.Kimi tavsiye edeceğim!
Başka hoş bir anısı Yılmaz Güney’le. Onunla hapishanede gizlice görüşür.Yılmaz Güney Sürü’nün senaryosunu onu düşünerek yazdığını söyler ve filminde oyuncu olmasını ister.Hapisteki dostunu kıracak olmanın vicdan azabıyla ne yapacağını düşünen Livaneli de onunla bir türkü kaydetmek ister.Tabii Yılmaz Güney bunu kabul etmez. Zülfü Livaneli de Sürü filminde oyuncu olmaz ama pek çok sanatçının karşılık beklemeden destek olduğu bu filmin müziklerini yapar.
Daha kimler yok ki o anıların içinde. Maria Faranduri,Mikis Theodorakis ile verdiği konserler doldurduğu albümler , Yunan dostluğuna katkıları,Haris  Alexiou ile olan dostluğu, Elia Kazan’ın aktör olarak son kez rol aldığı filmi Sis ve aldığı sayısız ödüller.
Gabriel Garcia Marquez’le sohbeti,Yüzyıllık Yalnızlık’ta geçen ağacın çağrıştırdıkları,Cengiz Aytmatov ve uzun yıllara yayılan Gorbaçov görüşmeleri onların belki farkında olmadan Prestroyka’ya olan katkıları,Bono ile olan düeti  ve daha neler neler..
Kitaptaptan öğrendiğim başka bir şey daha. Charlie Chaplin’i çok severim. Bütün filmlerini en az 30 kez izlemişimdir. Yönetmenliğini biliyordum ama film müziklerinin bestelerini de kendisi yapıyormuş bu yeni bir bilgi oldu. Ona hayranlığım bir kere daha arttı
Zülfü Livaneli gerçekten ne sıradan bir müzik adamı ne de yazar. O biriktirdikleriyle, dostlarıyla, kitaplarıyla,müziğiyle bir kültür insanı. Seviyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun derim.