30 Ekim 2012 Salı

QUENTIN BLAKE

Quentin Blake ismine Roald Dahl okuyucuları aşinadır. Dahl'ın kitaplarındaki o eğlenceli kapak tasarımları ve karakter illüstrasyonları genelde Quentin Blake'e aittir.
Bu yıl Big Friendly Giant'ın 30.yılının kutlanması sebebiyle Kraliyet Posta Pulları yazarın roman karakterlerine yer verdi. Böylece Dahl ve Blake'in ortak çalışmaları  Royal Mail ile bir kez daha geniş kitlelere ulaşmış oldu.
1932 Londra doğumlu sanatçı bugün 80 yaşında olmasına rağmen hala çok üretken.20.000 civarında çizimi 300'ün üzerinde kitap tasarımı olduğunu söylüyor.


İlk çizimi Punch'da yayınlandığında henüz 16 yaşında bir öğrenci. Yıllarca Punch , The Spectator ve farklı magazin dergilerinde çalışıyor.1960'da arkadaşı John Yeoman'ın kitabı  A Drink of Water ile çocuk kitapları dünyasına adım atıyor.Russell Hoban,Joan Aiken,Michael Rosen,John Yeoman ve elbette Roald Dahl (kendisiyle 1977'den Dahl ölene kadar çalışmıştır) ile yaptığı ortak çalışmalar sayesinde bilinirliği artıyor.


Quentin Blake sadece tanınan yazarların ve klasik kitaplarının illüstrasyonlarını yapmakla kalmıyor kendisi de Mister Magnolia ve Mrs.Armitage gibi çok sevilen karakterler yaratıyor.






Sanatçının Whitbread Award,Kate Greenaway Medal,The Emil/Kurt Maschler Award ,International Bologna Ragazzi Prize,Hans Cristian Andersan Awards for illustration gibi çok sayıda ödülü var.1990'da Observer Magazin tarafından Illustrator's Illustrator olarak adlandırılıyor. 2004'de Fransız Kültür Bakanlığı tarafından verilen Chevalier des Arts et des Lettres (Sanat ve Edebiyat Şövalyesi) ünvanını alıyor.Quentin Blake aynı zamanda ilk Children's Laureate.  Laureates Progress'i görev yaptığı 1999-2001 arasındaki çalışmalarının ve deneyimlerinin çizimli bir günlüğü olarak yayınlıyor.
Yaptığı çalışmalardan dolayı 1988 ve 1999'da Birleşik Krallık Nişanı , 2005'te Çocuk Edebiyatına katkılarından dolayı İngiliz Şövalyelik Nişanıyla ödüllendiriliyor.Son yıllarda İngiltere ve Fransa'da özellikle hastane , doğum evi, çocuk yurdu ,müze,galeri gibi halka açık alanlarda yaptığı büyük ölçekli çalışmalarla dikkat çekiyor.

 Zambiya'ya gönderilen gezici kütüphane otobüsünün üzerinde gene onun çalışmaları var.
Doğum Hastanesi ; Fransa

Cambridge'in 800.yıl kutlamaları 
Trosseau Hospital ; Londra

As Large as Life 2013'e kadar İngiltereyi dolaşacak 60'dan fazla çalışmanın olduğu Compton Varney ve House of Illustration tarafından organize edilmiş bir sergi. Hastaneler için yaptığı 4 seri geniş ölçekli çizimler hayatın genişliğine de vurgu yapıyor.
Sergi kataloğunun fiyatı £ 7,50. Online sipariş vermek isterseniz standart posta için  £2,00 ödüyorsunuz.



 http://www.comptonverneyshop.org.uk/fz9XuY55483/Books/As-Large-As-Life/p-69-229/  

http://www.quentinblake.com                                                                

19 Ekim 2012 Cuma

OSÜB PROJESİ-HEDEF 20.000 KİTAP


20.000 kitap hedefiyle Harran ilçesinde belirlenecek 20 okulda kütüphane kurulmak üzere kitap toplama projesi düzenleniyor.Böyle bir sosyal sorumluluk projesinin biz kitap severler tarafından paylaşılması ve desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Projenin sponsoru MNG olmuş.Herhangi bir MNG Kargo Şubesine giderek 128176984 müşteri numarasıyla kayıtlı "Şanlıurfa Kitap Kampanyası" ismine Harran Kız Teknik ve Meslek Lisesi /Şanlıurfa adresine kitap göndermek istediğinizi söylerseniz kitaplar ücretsiz olarak kargolanıyor.
Bu arada projenin afişi 12.sınıf öğrencisi Hatice Karahan tarafından yapılmış. Kendisi çocuk gelişimi bölümünde okuyor ve hiç bir resim eğitimi almamış.
Projeyi incelemek isteyen arkadaşlar www.facebook.com/osubprojesi adresini ziyaret edebilir.

Herkesin kitaba ulaşmaya hakkı vardır.Çorbada tuzumuz bulunsun. 



16 Ekim 2012 Salı

Çin'de Sevilmeyen Yazar - MO YAN








Bu yıl Nobel Edebiyat Ödülü Çin'li yazar Mo Yan ya da asıl ismiyle Guan Moye'ye gitti. Şahsen benim bildiğim bir yazar değildi.Türkçeye de henüz çevrilmiş bir eseri yok. 
Basından takip ettiğimiz kadarıyla ödülün Mo Yan'a verilmesi Çin'de pek hoş karşılanmadı ki yazılanlara göre kendisi pek de sevilen bir yazar değilmiş. Nobel'in biraz da politik duruşu göz önüne alınınca ödülün kendi ülkesine ve kültürüne muhalif bu yazara verilmesi çok şaşırtıcı olmamış. 
Zaten son 10  yıldır verilen ödüllerden 8'inin Avrupalı yazarlara gitmesi eleştiriliyordu.Bu yılın en iddialı ismi de Japon yazar Haruki Murakami idi.





10 yıl önce Nobel alan Çin'li Gao Xingjian da  Avrupa'da yaşadığı ve Çin halkına Batı'dan bakan bir anlayışa sahip olduğu için eleştirilmişti. Ayrıca kendisi Çin'de hiç okunmuyormuş.Mo Yan ise hala kendi ülkesinde yaşıyor ve Çin'in en çok okunan yazarlarından biri.Kendisi Çin Yazarlar Birliği ikinci başkanı.
Maddi manevi zorluklar yüzünden 12 yaşına kadar okula gidebilmiş.Sonrasında pamuk tarlalarında ve yağ fabrikasında çalışmaya başlamış. Sonra da orduya katılmış. İlk öyküsünü 26 yaşında yazmış, bir süre ordunun sanat akademisinde eğitim almış. 
1987 yılında basılan ve beş öyküden oluşan ilk kitabıyla bir parça ünlü olmayı başarmış ama popüleritesini, kitabındaki ‘Red Sorghum’ öyküsünün Zhang Yimou tarafından  filme çekilmesiyle kazanmış.Çin'in doğusundaki kırsal bölgelerde 1920 ve 30'larda uygulanan şiddeti konu edinen bu film onu batı dünyasına da tanıtmış.
Ardından yasaklanan  ‘The Garlic Ballads gelmiş. ‘Big Breasts and Wide Hips (İri Göğüsler ve Geniş Kalçalar anlamına geliyor) ise Çinlilerin Mo Yan'ı protesto etmesinin asıl sebebi olan kitap.İçerdiği cinsel öğeler yüzünden ve ülkesindeki sınıf çatışmasını apaçık anlattığı için bu kitap da yasaklanmış "çarpıtılmış gerçekliği" sebebiyle çok eleştirilmiş. Hatta Halk Kurtuluş Ordusu romanı toplatmak bile istemiş. Bu arada tabii kitabın korsanları çıkmış ve yazarımız daha tanınır hale gelmiş.
2005'te kitap İngilizceye çevrildiğinde Asyalı Erkek Yazarlar Edebiyat Ödülünü almış.
Eserlerini daha çok fantastik ve absürd diye nitelendiriyorlar. Kariyeri boyunca sansüre ve yasaklara maruz kalmış.
2011 de yayımladığı son kitabı Frog ile  "Çindeki tek çocuk politikasını konu etmiş ve Çin'in en önemli edebiyat ödüllerinden olan Mao Dun Edebiyat Ödülü'nü kazanmış. Bu kitaba amozon.com'dan  ve Barnes&Nobles'dan baktım İngilizce çevirisi yoktu sadece Çin'ce baskıları var. Çevrilmediyse de sanırım kısa sürede hem Türkçe hem İngilizce baskılarına ulaşabileceğiz .
Kitapları Türkçeye Can Yayınları tarafından çevrilecekmiş. 

11 Ekim 2012 Perşembe

Masal Yaratıcısı -TIM BURTON

Eğer bir filmde Tim Burton imzası varsa seyretmem için yeterlidir diyenlerdenim. Kendisini modern zamanların masal yaratıcısı olarak görüyorum.




Ortalık vampir filmleri ve kitaplarından geçilmezken , Tim Burton'ın  kendi vampir filmini çekeceği ve bu vampirinde Jonny Deep olacağı herkesçe malumdu herhalde. 
Sonunda ben de  "Dark Shadows" u seyretme şansı buldum. Film çok mu çarpıcıydı kesinlikle hayır; Beğendim mi  kesinlikle evet :)  Burton filmi olunca beklenti de yüksek oluyor tabii. Aslında yönetmenimiz olabilecek her türlü fantastik varlıkla dalgasını geçmiş. Vampirler ,cadılar, kurt adamlar,ölümsüzler. Vampir makyajı Johnny Deep'e çok yakışmış. Michelle Pfeiffer, Helena Bonham her zamanki gibi muhteşem. Eva Green çok güzel.Ciddiye alınmadığında bence eğlenilebilecek bir film. Ancak Tim Burton'un sınırsız hayal gücü göz önüne alınırsa son zamanlarda yaptığı filmler bende eski lezzetleri bırakmıyor. 


Kronolojiyi tersine çevirsek bir önceki filmi Alis in Wonderland'i heyecanla beklemiştim. İçine soktuğu muhteşem atmosfer ve renklerle gerçekten harikalar diyarındayım dedirtmişti. Çılgın şapkacı ,kupa kraliçesi , tavşan,tırtıl ,iskambil askerler, tweedlle ve tweedelledum Cheshire kedisi,Stanley , olağanüstü makyajlar ,animasyonlar....Zaten manzara düzenlemesini de Avatar'dan bildiğimiz Robert Stromberg yapmış. Görsel olarak çok güzeldi .Ama....
Ama bu görselliğin ötesinde Alis'in güçlü kız imajı ,ekonomik kararlarını yatırımlarını kontrol etme çabası gerçek dünyaya tepetaklak düşürüyor insanı. Yani bu kız Jabberwocky'i geri döndüğünde Çin'e gidip ticaret yapmak için mi öldürdü. Bana sadece bu nasıl son dedirttin Burton. Bu masal böyle bitmez ; yeniden çek :)




Onun başarıları elbette tesadüf değil.Yaratıcılığını daha çocukken çizdiği resim,illüstrasyon ve karikatürlerle ortaya koymuş.  Yönetmenimiz her fırsatta Vincent Price hayranı olduğunu ve ondan çok etkilendiğini dile getiriyor.Düşük bütçeli korku filmlerinden daha fazla keyif alması onun sonraki kariyerinde belirleyici rol oynuyor. Vincet Price ilk  kısa filmine hem ismini veriyor hem de seslendirme yapıyor.
Disney’in verdiği bir bursla California Institute of the Arts’a kabul edilen Burton, mezuniyetinden hemen sonra da Disney’de animatör olarak çalışmaya başlıyor Ancak çizgisi Disney'e uymuyor . Ama bu dönemde kendi filmografisinde çok önemli sayılan iki kısa film Vincent ve Frankenweenie 'yi yapıyor. Vincent'te Edgar Allen Poe şiirlerine benzer bir şiiri kendisi yazıyor ve bu şiiri Vincent Price'a okutuyor. 
Diğer kısa filmi Frankenweenie ise farklı bir Frankenstein uyarlaması. Disney, bir kaza sonucu ölen bir köpeğin hayata döndürülmesini ve ondan sonra gelişenleri anlatan bu filmi çocuklar için fazlasıyla korkutucu bulmuş ve o dönemde yayınlamamıştı. Bu olay Burton'la Disney'in yollarını ayırdı.Disney çok sonra Burton ünlü olduktan sonra filme sahip çıktı.
Paul Reubens’ın kendi popüler karakteri Pee-wee Herman’ın ilk uzun metrajlı filmini yönetecek uygun ismin Tim Burton olduğuna karar vermesi ile henüz 20’li yaşlarındaki Burton bir anda gişe getiren bir yönetmen oldu. ve Danny Elfman ile çalışmaya başladı. İlerleyen yıllarda Burton’un hemen hemen her filminin müziğini Elfman yaptı. 


Pee-wee’s Big Adventure'den sonra 1988'de Burton  Michael Keaton ve Winona Ryder ile ilk defa Beetlejuice'da çalıştı. Bu filmi defalarca izlememe rağmen hala benim en sevdiğim Tim Burton filmidir.   Öteki dünya ve yaşadığımız dünya arasında gidip gelen filmde sonradan Burton dünyasında çokça karşılaşacağımız simgeler,dışlanmış ,gotik  tipler görürüz. 


İlk iki filmiyle başarılı bir gişe elde etmesi sonucunda Warner Bros’un en iddialı projelerinden biri Burton’a teklif edildi: Batman. İlerleyen yıllarda da sıkça görüleceği gibi daha önce çalıştığı oyuncularla çalışmayı seven Burton, stüdyonun karşı çıkışına rağmen daha önce bir aksiyon filminde oynamamış olan Michael Keaton’ın Batman’i oynaması için  ısrarcı oldu ve dediğini de kabul ettirdi.  Ortaya çıkan sonuç çok başarılı oldu. Elbette müthiş bir Joker portresi çıkaran Jack Nicholson’un da filme katkısını inkâr etmemek gerek. Burton'ın esin kaynaklarından beslenen Gotham kentiyle şahane bir portre çizdiler.
Burton kendi Batman'ini yarattı derken, 3 yıl sonra tümüyle kontrolün kendinde olması şartı ile devam filmini yönetmeyi kabul etti ve kendi tarzında bir Batman daha ortaya çıktı. Bu kez çok daha karanlık bir atmosfer ve Catwoman ile tehlikeli bir cinsellik sunan Burton bir kez daha çocuklar için uygun olmayan bir film yaptığı iddiasıyla karşı karşıya kalıyordu. Film Batman hayranlarını ikiye böldü.Kimisi çizgi romandan uzaklaşıldığı gerekçesiyle pek sevmezken, kimileri de karanlık atmosferi nedeniyle çok sevdi.
Burton, iki Batman filmi arasına çok  başarılı ve sevilen bir film sıkıştırdı. Edward Scissorhands . Makas eller benim de favorilerimdendir. Elleri makas şeklinde , toplumdan dışlanmış Edward tümüyle çok tipik bir Burton karakteriydi. Hatta film çoğunlukla Burton’un kendi çocukluğunu anlatan bir film olarak da görülür. Edward'ı yaratan mucitin Vincent Price tarafından oynanması gene manidardır. Burton bu filminde bir kez daha Winona Ryder  ile çalışmış ama başrolü televizyon dizileri ile ünlenmiş kariyerinde fazla başarısı olmayan genç bir aktöre vermişti. Bu aktör Johnny Depp’ti.

The Nightmare Before Christmas  filmini aslında Burton yönetmedi ama hem hikayesini yazmış hem de yapımcılığını üstlenmişti.  Yılbaşı ile Cadılar Bayramını karşı karşıya getiren şahane bir stop-motion animasyondu. Filmin yönetmeni Henry Selick ile James and the Giant Peach isimli gene bir Dahl uyarlamasında benzer işbirliği yaptılar. 
Burton 94'de ilk defa bir biyogragrafi çekti. Ama hayatını anlattığı isim Ed Wood gibi “tüm zamanların en kötü yönetmeni” olarak anılan bir isimdi.  Söz konusu yönetmen hem Burton’a gerçek dünya içinde fantastik bir atmosfer yaratmış hem de dışlanan bir karakteri ele alma fırsatı vermişti. 
Mars Attacks yönetmenin o çok sevdiği ikinci sınıf bilim kurgu filmlerine bir saygı duruşuydu. Pek çok ünlü oyuncunun tuhaf rollerde karşımıza çıktığı bu film Burton’ın ne yapmaya çalıştığını anlayanlar için pek keyifli olsa da genel olarak çok sevilmedi. 






Burton bir sonraki filminde mizahı elden bırakmadan tam bir gotik korku filmi çekti.Film Amerikalı yazar Washington Irving'in Başsız Süvari hikayesinden uyarlandı.
 Sleppy Hallow'da da değişmez ismi Johnny Deep   ile çalıştı.
2001'de yeniden çekilen Planet of the Apes' ilginç ve özel olmaktan uzak Burton'ı yansıtmayan bir film oldu. Ama yönetmenimiz sonrasında hayat arkadaşı olan Helena Bonham'la bu filmde tanıştı.
Big Fish yorumlara göre Burton’ın en iyi filmi olarak görülmesine rağmen nedense bizim sinemalarımızda gösterime girmedi.Filmi ben de seyretmedim.

Burton’ın bir sonraki projesi gene bir uyarlama.  Charlie and the Chocolate Factory .Ancak burada Dahl'ın Willy  Wonkası'ndan farklı Michael Jackson'dan etkilenerek oluşturulmuş bir Johnny Deep performansı var. Film çok renkli , sahne tasarımları çok güzel ve Elfman müzikleri çok başarılı. Filmden sonra kendimi bir çikolata butiğine atmıştım:)
Aynı yıl Depp ve Burton  başka bir projede beraber çalıştılar.Bu kez Depp sadece sesi ile Burton’a katkıda bulunuyordu. Çünkü sırada The Nightmare Before Christmas 'a benzer bir animasyon Corpse Bride vardı. Yine gerçek dünya ile öbür dünya arasında gidip gelen bir aşk üçgenini anlatan film ülkemizde bir kaç sinemada gösterime girdi ve hak ettiği ilgiyi göremedi.



En iyi filmlerinden biri bence Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street.
En iyi müzikal dahil 8 dalda Tony ödüllü ünlü Broadway müzikalinden uyarlanmış film Johnny Deep'e ayrıca Altın Kürede En iyi Erkek Oyuncu ,Tim Burton'a da  En İyi Film Ödülünü kazandırdı. 








Önümüzdeki ay gösterime kendine ait bir  yeniden uyarlama girecek. Frankenweenie'yi günümüz teknolojisinde bir stop-motion olarak izleyeceğiz.

Söylenenlere göre WB'nin hazırlık aşamasında olan Pinokyo projesiyle de ilgileniyormuş.Belki arada bir de Hansel ile Gratel'i çeker. Ben de mutlu olurum :)

10 Ekim 2012 Çarşamba

Feminist Bir Yayınevi - VİRAGO


İngiltere'nin ilk feminist yayınevi Virago. 1973'de Carmen Callil tarafından kurulmuş. Öncelikli olarak kadın yazarların kitaplarını yada feminizm üzerine yazmış erkek yazarların kitaplarını  yayınlıyorlar.
Carmen Callil'i Uluslararası Man Booker'ı takip edenler hatırlar. Geçen yıl ödülü Philip Roth’a veren jüride yer alıyordu. Ödülün Roth’a verilmesine şiddetle karşı çıkmış  sonucu değiştiremeyince de seçici kuruldan çekilmişti. Roth'un orta sınıf beyaz erkeklerin cinselliğine ve onların yahudi kimlikleri üzerine sürekli vurgu yapmasını kitaplarında sürekli aynı konuları işlemesini sertçe eleştirmiş ve ödülü hak etmediğini söylemişti.
Philip Roth okumadığım için objektif bir yorum yapamayacağım ama Carmen'in eleştirdiği konular yazarlara çok sattırdığı için bir pazarlama stratejisi olarak kullanılıyor ki Roth'da Amerika'nın yaşayan en büyük yazarları arasında gösteriliyor.

Virago'ya dönersek yayın hayatına bin dörtyüz nüfuslu bir köyde sesleri duyulmayan kadın işçilerin yaşantılarının anlatıldığı Mary Chamberlain’in  Fenwoman'uyla başlıyor  



Ataerkil aile ve toplum yaşantısına, kapitalizmin oluşturduğu eşitlikten yoksun ve cinsiyet ayrımını keskinleştiren sisteme karşı kadınların toplumsal konumuna dikkat çeken bir kitap Fenwoman.1983'de savaş sonrası İngiliz tiyatrosunun en önemli ve yaratıcı kadın yazarlarından biri kabul eden  Carly Curchill'e de ilham kaynağı olmuş ve Curchill Fen adlı oyunu yazmış.
70'ler ve 80'ler boyunca Virago feminizm hareketinde etkili pek çok kadın düşünürün kitabını yayınladı.Asyalı ve siyah kadın yazarları destekledi. Bunlardan Amrit Wilson Finding a Voice:Asian Women in Britain ile Martin Luther King ödülünü aldı.

Sonraki yıllarda pek çok kitap Virago klasikleri arasına girdi.Bir çoğu çok okunanlar listesinde uzun süre liste başı oldu.Kendisi aynı zamanda Hollywood'un ilk siyahi kadın yönetmeni olan 1928 doğumlu Maya Angelou     I  Know Why the Caged Bird Sings ile 1 milyondan fazla sattı.



Lyndall Gordon'ın yazdığı Emily Dickinson'ın biyografisi  Lives Like Loaded Guns , Natasha Walter'ın Living Dolls'u gibi aktivist-provakatif ve non-fiction tabir edebileceğimiz kitaplar , bizim Usta Parmak ve Gece Nöbetinden tanıdığımız Sarah Waters, Türkçeye Büyülü Oyuncakçı Dükkanı olarak  çevrilen kitabıyla ses getiren Angela Carter ,20.yüzyılın Jane Austin'i kabul edilen Barbara Pym ve daha pek çok önemli kadın edebiyatçı Virago yazarları arasında bulunuyor.


Barbara Pym & Angela Carter

 Sarah Waters


Merak edenler için Virago günümüzde cadoloz , şirret veya erkeksi kadınlar için kullanılan bir kelime.
Latince erkek anlamına gelen Vir kelimesinden türemiş.Bu kelimeye İngilizce'de ilk defa İncil'in Latin Vulgate çevirilerinde rastlanmış. Adem'in Havva'ya verdiği bir isim.Erkek gibi güçlü ,kahraman ve savaşçı kadın anlamına geliyor.
14 yy.sonlarına doğru Virago toplumda yeri olmayan kavgacı ve ahlaksız kadınları tanımlamak için kullanılmaya başlanmış.70'lerde feminizm bayrağını taşımaya karar vermiş bu yayınevinin Virago adını seçmesi yüzyıllar içinde kadının toplumsal döngüsüne de bir vurgu olmuş aslında..