24 Şubat 2017 Cuma

MALTA ŞAHİNİ - DASHIELL HAMMETT

Bir süredir kulüpte özellikle türün klasiklerine eğilmeye çalışıyoruz.Şubat seçimlerimizden biri bu sebeple Dashiell Hammett polisiyesi oldu. Ben daha önce  Hammett’in ülkemizde yayınlanan kitapları hakkında (burada)  yazmıştım.
The Maltese Falcon yani Malta Şahini yazarın en bilinen eseri. Kara Roman akımın ilklerinden sayılan kitap Humphrey Bogart’ın Sam rolünü oynadığı Kara  Film döneminin de en iyilerinden biri olarak kabul ediliyor.
Ben kitabı Parantez Yayınları'nın eski baskısından okudum.Şimdilerde Everest ‘den daha yeni baskıları bulmak mümkün. Tek oturuşta 2 saatte okunacak bir macera olan Malta Şahini, özetle Dedektif  Sam Spade'in kendisine gelen başı belada bir kadına yardım etmesini anlatıyor. Çok tipik özellikleri olan Sam daha sonra pek çok yazar için dedektif kahramanları oluşturmada model alınacak bir figürdür.

1894 Maryland doğumlu yazar, adını annesi Annie Bond Dashiell’den soyadını ise babası Thomas Hammett’ten alır. 13 yaşında okuldan ayrılıp gazete satıcılığı,tezgahtarlık gibi işlerde çalışır.Boş vakitlerini Baltimore Halk Kütüphanesindeki kitapları okumaya ayıran Hammett 21 yaşına geldiğinde sonradan yazacağı hikayelere ilham kaynağı olacak ,Pinkerton Ulusal Dedektiflik Bürosuna girer.
Hammett’e bu arada Dünya Endüstri İşçileri Birliği’ne liderlik eden kişiyi öldürmesi için para teklif edilir.Hammett teklifi kabul etmez ama adam kısa süre sonra öldürülür. Zan altında kalmak istemeyen Hammet 1.Dünya Savaşı’nda yer almak üzere orduya katılır.Ancak verem olur ve savaşı hastanede tedavi olarak geçirir. Savaştan sonra yazmaya geri döner.Muhalif kişiliği ve alkole olan düşkünlüğü kitaplarına da yansır. İlk öyküleri Black Mask adlı dergide yayımlanmaya başlar.
1931 yılında Amerika’nın ilk kadın drama yazarlarından Lillian Hellman ile fırtılanalı bir ilişkiye girer,beraber yaşamaya başlarlar.Nazizmin etkisindeki Avrupa’ya çok üzülen Lillian ,İspanya iç savaşına destek olmak için İspanya’ya gider. Hammett ‘da Pearl Harbor’dan sonra tekrar orduya katılır. Ateşli bir solcudur.Savaş yıllarını sağlık sorunları sebebiyle asker gazetesi çıkartarak geçirir.

1951’de başkanı olduğu Medeni Haklar Kongresi’ne bağışta bulunanların isimlerini açıklamadığı için 6 ay hapis yatar.50’li yıllar boyunca Komünist Parti ile ilişkisinden ötürü Amerika’ya Karşı Faaliyetler Komitesi tarafından soruşturulur. McCarthy engizisyonundan ziyadesiyle nasibini alan Hammett’in mal varlığına el koyulur.Mahkemeler,soruşturmalar devam ederken 1961’de akciğer kanserinden öldüğünde  Lillian’ın tabiriyle bir kravat alacak parası dahi yoktur. Muhbir denilmesindense hapis yatmayı göze alan Hammett arkasında 67 öykü ve 5 roman bırakır.

Sevgili Erol  Üyepazarcı'nın bize Pera buluşmasında anlattığı gibi Hammett polisiyeyi sokağa çıkartııp ,suça bir neden vermiştir. Hard boiled denilen türün ilk temsilcisidir.Bu terim dedektif yada kahramanın karşılaştığı olaylar sonucu katılaşması sert bir mizaca dönmesini anlatır.Kinizm ve alaycılık bu türün kahramanların en belirgin özelliğidir ki Sam Spade’e bu ifadeyi çok güzel yerleştirir. Bu tür polisiyelerde adalet beklenmez,çünkü adalet dağıtıcılar da yozlaşmadan nasibini almışlardır. Herkes her an suçlu olabilir. Suçlu ile masumlar arasındaki çizgi çok incedir. Sıradan bir ev hanımı da bir anda bir cinayet işleyebilir. Hammett dönemini çok iyi tahlil etmiş bir yazardır. 20’ler Amerikasında ,ekonomik buhranların ve savaşın gölgesinde yazdığı kötümser hikayeler  toplumu çok iyi yansıtmaktadır. Onun hikayelerinde gereksiz detay yoktur. Konuşmalar kısa ve nettir. Kendi tabiriyle “avam” ın yazarıdır. Anlaşılır dili ile metinleri uzatmaz.Karakterler yalındır.