30 Temmuz 2012 Pazartesi

27 Temmuz 2012 Cuma

ARRIVAL

Shaun Tan kelimelerin bittiği yerde çizdiklerini konuşturan muhteşem bir illüstratör. 
Kapak sözsüz resim kitabı "Arrival".a ait. Kitapta hiç bir anlatım yok.Yani tamamen okuyucunun hayal dünyasındaki derinliğe odaklı bir anlaşılma durumu var.  Hikaye aslında  göçmenlik üzerine. Tanıdık evrensel duygular fantastik bir diyarla birleşiyor ve bir adamın para kazanmak için dilini hiç bilmediği bir yere çalışmaya gitmesi orada var olma çabası , o gerçek üstü diyarın kahramanlarıyla karşılaşması, yaşadıkları anlatılıyor. 
Kendi ailesi de Malezya'dan Avustralya'ya göçmüş ve Tan orada doğmuş. Göçmenlik psikolojini sanırım bu yüzden çok etkileyici anlatıyor. 
Basıldığından beri pek çok ödül olan Arrival , geçen sene de İsveç'in ünlü çocuk kitapları yazarı Astrid Lindgren anısına her yıl düzenlenen “Alma-priset”' e layık bulundu. 


20'den fazla kitabı ,duvar resimleri,animasyon film ve tiyatro projeleri olan sanatçının en popüler kitapları The Rabbits (1998), The Lost Thing (2000), The Red Tree (2001), The Arrival (2006)   ve Tales from Outer Suburbia (2008).  
Çizerimiz sinemacı yanıyla da 2011'de kendi gösterdi ve kısa film olarak çektiği  "The Lost Thing" ile en iyi kısa animasyon Oscar'ını kazandı.

24 Temmuz 2012 Salı

OKUMAK (To Fly)

İngiliz Filozof Anthony Clifford Grayling " Okumak uçmaktır" diyor . Dünyaca ünlü fotoğraf 

sanatçısı Steve McCurry 'de "To Fly"  olarak adlandırdığı çalışmasında dünyanın farklı 

köşelerinde okuyan insanların resimlerini çekmiş.Ortaya çıkan fotoğraflar çok güzel. Ama 

benim favorim kesinlikle Hintliler  :)

Tayland

                                                                              Tibet

                                                                      Sri Lanka

Çin 

İtalya

Hindistan

Fransa

Afganistan

Burma

Burma

Hindistan

Hindistan

İtalya

Kaşmir

Kore

Kanada

Hindistan

Tayland

Yemen



Fotoğraflar Steve McCrurry 'nin 



16 Temmuz 2012 Pazartesi

En son ne zaman bir yelkovan kuşu gördüm
Kanatları suya değe değe uçan Boğaz köylerine doğru
Seramik heykelleri odamda hayal gibi
Bana taşınmayı sevmediğimi hatırlatıyor
Vakit ki kalmamış , gitmek mi çalıyor zamandan
Sırça bir fanus hissetiklerim Plath romanından çıkma
Papatya buketi kucağımda
Çalan radyoda kulağım
Yer bırakmamış hayal kırıklıklarıma
Gazete kağıdına sarılı bardaklar
Ne zor şu valizi toplamak
İçine ki bir hayat sığmıyor
                                                      Selmin

AKILLI ARZULAR

Dark Side of the moon ( Pink Floyd) "İçimde birisi var ama o ben değilim.."


Mutluluk ,tecrübelerimizi nasıl algıladığımızla alakalıdır,bir bakış açısı ve tavırdır.....

Düşündüğüm gibi bütün hafta sonunu beraber geçirdik. Hatta rahatlamak için okuduğum Binchy romanımı bile sadece yanımda taşıdım.
Bana bilmediğim şeyler mi söyledi. Kesinlikle hayır. Ama kendimi iyi hissettirdi. 
 Mutluluk genel olarak günümüz şehir insanın sıkça sorguladığı bir kavram. Konuştuğum çoğu insanın bir kaçma ve kurtulma planı var. Yaşadığı şehirden, işinden , evliliğinden , sorumluluklarından ya da onu mutsuz ettiğini düşündüğü diğer sebeplerden. Kimi bu mutsuzluklarla savaşıp kendini daha iyi hissetmenin yollarını buluyor kimi de gerçeklerden kaçıp başka mutsuzluklara sığınıyor. 

Bu durumda Elvan'ın dediği " Kendime her gün hatırlattığım bir şey var.Yaşlandığımda geriye dönüp baktığımda sevmiş,paylaşmış,bu dünyayı daha iyi bir yer yapabilmek için kendime düşeni yapmış olduğumun,en azından uğraşmış olduğumun tatminini yaşamak istiyorum.Benim hayatım bunun için yaşamaya değer.."

Bana göre insan beyninin garip bir savunma mekanizması var. Kendisini çok üzen şeyleri hatırlamak istemiyor. Kitapta da zaten bizim zor şartları yumuşatabilecek yollar bulan bir sistemimiz var diyor. Yoksa baş ağrısı ,kalp çarpıntısı,kas gerginliği,uykusuzluk,öfke,ilişki problemleri,önemsiz şeylere tepki göstermek,her şeyden çabuk sıkılmak ,yetersizlik ve doyumsuzluk hissi,insanlara güven duymama,yalnızlık ,hayatın anlamını yitirmeye başlaması gibi semptomlar uzun süreli stres sonrası çoğumuzun hissettiği duyumlar. Şirket doktorumuz bile çalışanların %75'ine sakinleştirici yazdığını söylüyor. Darwinci bakış açısıyla uyum kapasitesi fazla olanlar hayatta kalabiliyor yoksa türün çok zeki olması çok güçlü olması onu hayatta tutmaya yetmiyor. Çoğumuzun yaşadığı duygusal yıkımların altındaki sebep aslında bu. Uyum sorunu.
Zihnimizden geçenlerle bedenimiz arasında doğrudan bir bağ var. Bedenimiz %80 'e varan oranlarda negatif iç  diyaloğumuzu dinliyor ve fiziksel,duygusal, davranışsal olarak  kendini çeşitli rahatsızlıklarla gösteriyor.
Her şey düşünce de başlıyor. Pink Floyd şarkısı gibi Dark Side of the Moon. İçimde biri var ama o kişi ben değilim sanki . Yabancılaşma duygusu. Bir o kadar tanıdık.
Aslında ne çok inciniyoruz , kırılıyoruz .Elvan'ın da değindiği bu aslında . Biz incindikçe masumiyetimizi de kaybediyoruz . Daha agresif olmayı daha güçlü olmakla bir tutuyoruz. Nietzsche demiş ya "Beni öldürmeyen şey güçlendirir." Oysa bizim o masumiyete her zamankinden çok ihtiyacımız var..
Özetle hayat boyu arzu etmeden yaşamamız imkansız. Çözüm ne her şeye sahip olmak ne de her şeyden vazgeçmek..Bir orta yol  bir dengeyi bulabilmek önemli olan..Dengemizi bozacak şeyleri hayatımızdan uzak tutma becerisini öğrenmemiz gerek yada   Buddha'nın dediği gibi "Arzularımızın akıllı olması lazım"
Asıl güç ise egonun ruh ve beden sağlığını tehdit eden yönlerini törpüleyebilmekte..
Kitabın bitiş metnini aynen paylaşmak istiyorum...
" Tatminkar bir hayat,sadece coşkusunu hissettiğiniz anlardan,yeni hevesler peşinde koşmaktan yada bir sonraki yere varmaktan ibaret değil. Değerlerimiz, bakış açımız,bizi olgunlaştıran deneyimlerimiz ve kim olduğumuzu kabul edebilmiş olmak, genel olarak kendimizi nasıl hissettiğimizde çok daha etkili.
Kim olursanız olun,bu dünyada her insanın yüzleşmesi gereken esas soru şudur: Nasıl bir insan olmak istiyorum ?
Korkak ve kibirli mi ? Yürekli ve alçak gönüllü mü?
Hayatta zorlandıkça incitmeyi mi seçiyorum,iyileştirmeyi mi?
Aslında hayatımıza nasıl yön vermemiz gerektiğine dair bir formül yok.İhtiyacımız olan şey, dış dünyada bir yer edinebilmek için olduğu kadar , iç dünyamızı geliştirmek için de zaman ayırmaktır. Ancak bu şekilde kendimizi bir bütün olarak hissedebilir; daha iyi bir eş, daha iyi bir anne/baba,daha iyi bir arkadaş ve profesyonel olarak daha tatminkar olabiliriz."

Gel bayramım ol
Şiir çekip okuyalım kitaplardan birbirimizin gözlerine
Suya indi kağıttan gemiler
Birinde biz
Battı batacak hepsi devler ülkesinde
                                           
                                                                   Selmin

13 Temmuz 2012 Cuma

Bir kitap kapağı






Çok sevdim..Çok pozitif..
Düşünce ve duygularınızın çiçek bahçesi gibi olduğunu hayal edin...
Kapağı görünce uzun süre gülümsedim.Çoğu zaman unuttuklarımızı hatırlamaya ihtiyacımız var. 
Hemen alıp okuma arzusu uyandırdı bende. Sanırım bu hafta sonunu onunla geçireceğim.





9 Temmuz 2012 Pazartesi


Bahçedeki böcekleri öpsem Kafka'ya dönüşür mü ....



(Esinlenme Sernur Işık'tan )
Bir kervansaray gönlüm bozkır ortasında
Denizi özledi avuçlarım
Bir yunus sarılsın istiyorum bana bütün ıslaklığıyla
Kokusunu içime çekmek istiyorum..
Rüyamda bir pamuk tarlası
Düş beyazına sarmalanmışım yumuşacık
Bir çift sıcak el yanaklarımda beni iyileştiren
Çok yorgunum
Yüzlerce yıl uyumak istiyorum.
Vazgeçtim çoktan
Bir masalın olmayan peri kızından
Çatır çatır yürek kırıkları
Ölmüş bir insanın yası gibi
Bileklerimi kesiyor
                              Selmin

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Bu kaçıncı gece uykusuzluğum
Kahve de kesmiyor artık hayalet hallerimi
Deli bir kadın travmasında
Suskunluğum en büyük çığlık
Bir şey anlatmaya yetmiyor
Duymak isteyen olmayınca
Koca bir duvar önüm
Sen arkasında
Çimentosu göz yaşları,gittikçe yükseliyor
Görünmez oluyorsun
Görünmez oluyorum

                                           Selmin