26 Şubat 2016 Cuma

BEŞPEŞE - Murathan Mungan - Faruk Ulay - Elif Şafak - Celil Oker - Pınar Kür

Beşpeşe,duayen grafik tasarımcsı Bülent Erkmen’in projelendirdiği ,nesne kitap olarak addedilen bir tür.Murathan Mungan’ın başladığı sonra sırasıyla Faruk Ulay,Elif Şafak,Celil Oker ‘in devam edip Pınar Kür’ün bitirdiği hikaye her yazarla farklı bir tada ulaşıyor.
Kural olarak her yazar kendinden önceki yazarın bölümünü okuyup,tek bir bölüm yazacak ve sonraki yazara teslim edecek;kitap geriye dönük olarak düzeltme yapılmadan basılacaktı.
Kurguya gelince Zehra henüz onbir yaşındayken annesini kaybetmiştir.Bu bir cinayet mi,yoksa intihar mı,yıllardır Zehra için bir soru işaretidir.Büyüme sürecini de etkileyen bu travma ile şimdi tiyatro eğitimi almaktadır.
Hikayeyi ve kahramanları yaratan Murathan Mungan,kendi bölümünü bir hayli detaylandırmış.Dolayısıyla kendinden sonra gelen yazarları bu kahramanlara bağlamış. Bu kurgudan heyecanlı bir polisiye çıkar mı acaba diye okurken,Elif Şafak bambaşka bir kanala girerek kendi uslubunu konuşturmuş.Kadını merkeze alarak adeta edebiyat yapmış.Bütün öyküyü alaşağı edip Celil Oker’e teslim etmiş.Hikaye nihayet biraz hızlanmışken,Pınar Kür de bu sefer Elif Şafak’ın kurgusunu alt üst ederek başka bir yöne sapmış ve kendince bir son yazmış.
Hikayenin farklı yazarlarla devam etmesi kurgu bütünlüğünü bozmuş doğal olarak.Ancak burada amaçlanan da bu sanırım.Deneysel bir tür ortaya çıkarmak ve bu türün ne olduğunun kararını okuyucuya bırakmak.Bir yazarın değindiği bir konuya veya ilişkiye sonra değinilmeyince arada kopukluklar olmuş,Ucu açık kalmış,anlaşılmayan bölümler var. 
Gene de bir deneyim olarak okunup,bir bakış açısı yakalanabilir.Ayrıca baskı,mürekkep,kapak,kağıt,cilt hepsi çok kaliteli,üzerlerinde çok uğraşılmış. 

2 Şubat 2016 Salı

ÖLÜ REŞAT - ASLI TOHUMCU

Ölü Reşat biraz Ayfer Tunç’un Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Tarihi gibiydi.Tabii oradaki kadar kalabalık bir karakter tablosu yok ama oradan oraya,hoplaya zıplaya,kişiden kişiye,olaydan olaya hooop bi yıllarca geriye bi ileriye gide-gele ama güldüre güldüre okutuyor.
Hikaye Bursa’da geçiyor. Reşat’ın sırasını alıp dünyaya gelen Adnan ile ondan intikam almaya çalışan Reşat’ın hikayesi şehrin dokusuyla harmanlanıp bize sunulmuş.Yazarın çocukluğu Bursa’da Kiremitçi Mahallesinde geçmiş.Şimdi ovanın ortasında TOKİ’nin mimari şaheserlerinin yükseldiği bölge diyeyim görenler anlasın.
Hikaye kısa ama satır aralarında tarihi Kapalıçarşı yangını,Türkiye’nin ilk çamaşır makinesi üreticisi Tolon’lar ki-ben de araştırınca onlarla ilgili hakikatten çok ilginç bilgiler öğrendim-,sonra Kebapçı İskender,tarihi Dundee United zaferiyle Bursa Spor,Belediye Başkanı Reşat Oyal (meşhur Kültürpark ve teleferik projeleri ona aittir)Erkek Lisesi,Kız Lisesi,Işıklar Askeri Lisesi,Merinos,Heykel,Setbaşı,Çekirge,Mustafakemalpaşa ,Yeşil ve daha bir sürü yer,simge bu kısa hikayede adeta geçit töreni yapıyor.Son yıllarda artan  Ankara  romanlarından sonra bir Bursa hikayesi okumak çok keyifli oldu.
Kitap yarı otobiyografik.Hikayede geçen olayların bir kısmı gerçekten yazarın babasının başına gelmiş. Aslı Tohumcu'nun daha önceki kitaplarını henüz okumadım ama daha karanlık ve şiddete duyduğu tepkiyle yazdığını biliyordum.Burada da polis şiddetine,yozlaşmaya,talancı mimari anlayışa tepkisini altan alta vermiş.Bursa sürgünü sırasında Aziz Nesin’in nasıl Hafız Aziz’e dönüştüğüne mi gülersiniz;yoksa Reşat’ın Erdal Özyağcılar’ı, nasılsa bu ülkede tiyatrocu olup Allahından bulacak diye rahat bırakmasına mı  Daha da neler var,okuyun derim.