27 Şubat 2015 Cuma

SON HÜKÜM - MICHAEL CONNELLY

Polisiye grubuyla her ayın 15'inde bir kitap seçip okuma kararı aldık. Son Hüküm çoğumuzca uzun zamandır beklenen aslında bir ara kitaptı. Ben de sırayı bozmuş oldum ama Harry Bosch’tan çok Mickey Haller ağırlığında  ilerlediğinden çok da fark etmedi.Hatta bir ara sahneye McEvoy bile girdi Ama o da Bosch gibi geri planda kaldı. Bu Haller serisinin ikinci kitabı.Benim henüz okumadığım Güneşin Karanlığında ‘da geçen sebeplerle ara verdiği  avukatlığa bu kitapta geri dönüyor.

Haller döndükten sonra ,öldürülen meslektaşı Vincent’ın dava dosyalarını üstlenmek zorunda kalır.Müvekillerinden biri de ünlü bir film yapımcısı Walter Elliot’tır. Elliot karısını ve sevgilisini öldürmekle suçlanmaktadır ; tüm gözler bu davanın üzerindedir.Dava süresince Haller’in duruşma salonunda jüriye karşı zekasını konuşturması inanılmaz keyifliydi.Dediğim gibi keşke Bosch biraz daha ön planda görünseydi tadından yenmezdiJ


Mart 15’de Cody McFadyen’in Gölge Adam’ını okuyacağız. Katılmak isteyenleri bekleriz J


26 Şubat 2015 Perşembe

DÜNYANIN İLK GÜNÜ - BEYAZIT AKMAN

Okunup yorumlanmamış kitaplarıma Beyazıt Akman’ın Dünyanın İlk Günü’yle devam ediyorum.
Şubat Ayında tarihi roman kategorisinde okuduğumuz Dünyanın İlk Günü,Sultan Mehmet ekseninde İstanbul’un fetih sürecini , yeniçerilerin hikayelerini aktarıyor. Ulubatlı Hasan tabii ki var ama bu sefer kahramanımız Alexander. Yıllar önce kaçmak zorunda kaldığı Konstantiniyye’ye bir devşirme yeniçeri olarak dönen İskender.
Yazarın tarihi konu alarak kurduğu mekansal çizim gayet başarılı. Surları harita üzerinde takip eder gibi seyrediyoruz.Çok bilinen,çok işlenen bir konu olmasına rağmen gene de merak uyandırıp devamlılık sağlaması yazarın anlatım gücünü de gösteriyor.Sadece savaş ve Sultan Mehmet’le ilerleseydi daha sıkıcı olabilecek kitap özellikle seyyah Alberti Balbi’nin tuttuğu defterlerle renkleniyor.Minyatür-resim perspektif tartışmaları,el yazmaları,kıyafetler,günlük yaşam gibi pek çok konuya değinen Balbi ile biz de zamanın ötesine onların yaşamına geçiyoruz.Diğer yandan Yeniçeri olması için  ocağa getirilen acemilerin eğitimleri anlatılmış.Böylece ocağın hiyerarşisini,düzenini biz de acemilerle birlikte ayrıntısıyla öğreniyoruz.
Ancak kurgusal olarak ben kitaba şu kahpe Bizans etiketlemesinden çok sıkıldığım için pozitif bakamadım. “Karşımızdaki kötü,biz çok iyiyiz,çok namusluyuz,çok kahramanız (!) İstanbul’u  adalet getirmek için alıyoruz. İmparator ve onun etrafındaki asiller halka zulüm ediyorlar.” – Elbette herkes kendi tarihsel kahramanlarının mükemmel olmasını ister ama biz Kara Murat Bizans'a karşı klişesini aşamıyoruz.-
Fetih kesinlikle tarihsel bir başarıdır,tarihin akışını değiştirmiş yeniden yazmıştır.Strateji gereği alınması gereken herkesin gözü olan bir mücevher alınmış ve çok büyük mücadeleler verilmiştir. Kullanılan savaş teknikleri zamanın çok ilerisindedir ve Sultan Mehmet’in nasıl bir vizyona sahip olduğunu gösterir. Ama bu karşı tarafın zalim ve korkak, kadınlarının hafifmeşrep, erkeklerinin kadın düşkünü olduğu resimler bende tam tersi bir beğeni etkisi yapıyor.Sevemiyorum L

25 Şubat 2015 Çarşamba

SON ÇIKIŞ - OSMAN AYSU

Bir önceki ay Kitap Ağacı İstanbul,Osman Aysu’yu konuk etti. Ben çalıştığım için katılamadım ancak bir kitabını seçip okumazsam olmazdı.Osman Aysu matbaa gibi bir yazar;100'ün üzerinde kitabı var.Enis Batur’la yarışıyorlar J
Daha önce herhangi bir kitabını okumadığımdan acemiliğimle Son Çıkış’ı aldım.Şimdi bu kitabı Türk Polisiyesi içinde değerlendirirsem ilk bunu okuyan kişi "yabancı polisiye yerli polisiyeden daha iyidir" klişesinde tartışmalarının tam ortasına düşer.Kötü bir örnek çünkü.Kuşkusuz iyi örnekler de var ama birkaçı dışında henüz beni tatmin edene rastlamadım diyelim.
Osman Aysu kitapları içinde değerlendirirsem Son Çıkış'tan daha iyi kitapları olduğunu biliyorum.Özellikle Çöl Akrebi ve Yedinci Uzman'ı önerenler çoğunlukta.
Yazımsal olarak ise beni bayılttı diyebilirim.Yeliz'in kızıl saçlara sahip  çok güzel bir kız olduğunu neredeyse her sayfada başıma vura vura öğretti.Mustafa kesinlikle kaba ve eğitimsizdi.Esas oğlan evet biliyorum harika bir insan ve Yeliz'e çok aşıktı.Tamam öğrenmişim değil mi J Kaçıp kovalama,macera,korku hayır bunları da veremedi;sonu vasattı.Üstelik genellikle eleştirilen bir ismin ilerleyen sayfalarda başka bir isme dönüşmesi burada da vardı.Bu aslında editöryel bir hata ama kitaplarının çoğunda olduğunu duydum.
Bu kadar negatiflikten sonra  ki başka kitaplarını okuyup beğenenler var haksızlık etmeyelim;erken gelip teknik arızadan dolayı 1 saat geç başlayan sunum için beklerken en ufak bir kapris yapmayan,neşeli sohbeti ve enerjisiyle Osman Aysu toplantının sonunda herkesin kalbinde taht kurmuş.Ben Çöl Akrebi kitabını da okumayı düşünüyorum. Bu kadar hoş bir insanın kafamda daha iyi bir kitapla kalmasını istiyorum açıkçası.
Toplantının fotoğraf ve videosuna bakmak isteyen olursa bu linklerden ulaşabilirler.


24 Şubat 2015 Salı

ÖLÜMÜN KARANLIK YÜZÜ - HENNİNG MANKELL

Ben de Wallender ile tanıştım sonunda.Uzun aramalarım sonunda bulabildiğim Ölümün Karanlık Yüzü serinin de ilk kitabı.97 yılında çıkan kitabın baskısı bizde 2000 yılında yapılmış.Mankell’in eski kitaplarını bulmak çok zor.Sabırla sahaflara düşmesini bekliyorum.Neyse,ben ilk kitabı Eskişehir’de buldum.İtalik Sahaf sağ olsun çok ilgilendi ve hemen kargoladı.Kapak kondisyonu kötüydü ama ben bulduğuma öyle sevindim ki pek üstünde durmadım bile.
İkinci kitabım Riga’nın Köpekleri’ni Nadir Kitap'tan kaptım. Üçüncü kitap Beyaz Aslan’ı ise bir arkadaşım buldu.Gerisi Allah kerim deyip aramaya devam ediyorumJ
Wallender serisi çok sağlam takipçisi olan bir külliyat ve pek tabii seveni de çok. Ben sevdim mi;evet ama söylendiği kadar da çarpmadı beni.Sanırım Glenn Meade den hemen sonra okuduğum için böyle hissettim.Konu daha yavaş ilerledi.Onun temposunda ve duygusallığında değildi.İskandinav soğukluğunda diyelim ama kesinlikle kötü anlamda değil.

Kurt Wallender Ystad yakınlarında bir çiftikte öldürülen yaşlı bir çiftin cinayetini soruşturuyor. Elinde hiçbir şey yokken nasıl zeki bir şekilde küçücük ipuçlarını takip ettiğini,olayı ördüğünü görüyoruz.Wallender de Bosch gibi mükemmel olmayan bir karakter.İnsani defoları ve arızaları var dolayısıyla okuyucuyla arasındaki bağ çok çabuk kuruluyor.

23 Şubat 2015 Pazartesi

SON TANIK - GLENN MEADE

Okuğum ilk Glenn Meade kitabı,yazarın da son kitabı oldu. Külliyata sondan bir başlangıç yapmış oldum. Kitap boyunca tüm duyguları bir arada yaşadım. Gözlerim dolu dolu okudum.Öfkelendim, boğazım düğümlendi ama bırakamadım, merak ettim, heyecanlandım, şaşırdım sonra baktım kitap bitmiş.
Yogoslavya’nın dağılmasının ardından Balkanlar’da yaşanan iç savaşın tüm dünyanın gözleri önünde korkunç bir soykırıma vardırıldığı kamplar;esir edilen insanların kaderlerine terk edildiği bir dehşet bölgesinden hikaye Son Tanık. New York’ta tüm olanlardan uzak kocasıyla mutlu bir yaşam süren Carla Lane ‘den başlayan hikaye Saray Bosna-Sırbistan topraklarına kadar uzanıyor ve elimizden bırakamayacağımız bir kitap sunuyor bize.
Glenn Meade bu yıl Tüyap’a konuk oldu.Fırsatı kaçırmayıp imzalarımızı aldıkJ. Fotoğraf çektirirken çok sempatikti,hemen ayağa kalktı,kalabalık bir grup olmamıza rağmen hepimizle tek tek ilgilendi.Aynı gün imza aldığım bazı yerli yazarlarla karşılaştırınca mütevazilik konusunda yabancıların bizlerden kat kat önde olduğunu kabullenmek gerekiyor maalesef.