Öykü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Öykü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2020 Salı

BEN YUSUF - SEZGİN KAYMAZ



Sezgin Kaymaz Türk Edebiyatının en iyi yazarlarından biri kuşkusuz. Dili tertemiz akıcı. Öyküden oluşan kitap çarçabuk sarıp okutuyor kendini. 
Yazarın daha önceki kitaplarını okuyanların aşina olduğu isimler var öykülerde. Okumadıysanız da önemli değil kendilerini hemen sevdiriyorlar nasıl olsa. Kendi yaşam öyküsünden izler taşıyan öyküler bir an kahkahalarla güldürürken bir an darmadağın ediyor insanı. Gene o çok düşkün olduğu hayvanları kedileri,köpekleri baş köşede.

Ben Yusuf öykülerden biri.  “Dayanıyor” kelimesi ne kadar anlamlı geliyor onu okuduktan sonra. Bazı kelimelerin anlamının farkına varmak için edebiyat gerekiyor demek ki.

Sürekli kullandığımız kelimelere yabancılaşmamız gibi.

Özlemek gibi. Yani basitçe söylenmiş özledim gibi değil de gerçekten gözlerini kapatıp eksikliğini öze kadar duyduğun bir şeymiş gibi.

Hergün söylediğin alalade bir kelime değil de hissetmek gibi….

Annesi Sabiş’i anlattığı öyküler,yazarın kişisel yolculuğunun da ipuçlarını veriyor. Hele final cümlesi….Mutlaka okuyun.

6 Ocak 2016 Çarşamba

NEVROTİK - GÜRGEN ÖZ

Aralık ayında,Kitap Ağacı-İstanbul Gürgen Öz’ü konuk etti.Kitabı Nevrotik’i konuştuk.Konuğumuz olmasa alır okur muydum;sanmam. Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Ön yargımı yerle bir etti. Eksikleri elbette vardı ama yeni kitabının- ki roman olacakmış- daha iyi olacağını düşünüyorum.

İlk öykü çok keyifliydi.Bir psikoloğun etrafında geçen hikaye tam kaptırmış gidiyorken bitiverdi.Psikolojik arketiplere çaktırmadan atıfta bulunurken bunları karakterlere çok güzel bağlamış.Okursanız orada bir apartman görevlisi (kapıcı değil J ) figürü var.Çok orijinal,tam bir karakter oyuncusu profili çıkmış ortaya.

İkinci öykü bir korku-gerilimdi.Sonra,o da tak diye bitti.Eee sonunda ne oldu diye isyan ettik tabii.Kendisine sorduk “ben de bilmiyorum,benim için de orada bitti” dedi. 
Bu türe de yatkın.Baharda çıkacak romanı da korku gerilim olacakmış zaten.Bu topraklardan çok malzeme çıkar diyor;ki haklı tabii yazabilene.
Sonra gelenler için deneme desek yanlış olmaz herhalde.Kendi iç sesi,ilişkiler üzerindeki fikirleri daha çok hissediliyor.

Sohbetimiz de daha çok toplumsal tabulardan yaşayamama ve o yaşayamayanların da etrafındaki diğer insanların yaşamasına izin vermemesi merkezindeydi ki sorunlarımızın kaynağında bu cendere durumu ve samimiyetsizlik var.Sebep-sonuç-sebep-sonuç döngüsüyle bitmek bilmeyen o çemberin içinde dönüp durmaktan hepimizin az biraz nevrotikleştiğini ,kişisel duvarları aşma yolunda farkındalığımızı artırmamız gerektiğini konuştuk.  

Komedi türlerinde oynadığı için yazı dilinin de öyle olacağını düşünmüştüm ama değil; kendini ifade ediş tarzı edebiyatta daha  ciddi.O da mı kitap yazmış demesinler diye doğru dürüst reklamını bile yapmıyor. Daha sessiz ve okur beğenisi endeksli ilerlemeyi seçmiş.Edebiyat yolculuğunda ben daha iyiye gideceğini düşünüyorum

23 Aralık 2015 Çarşamba

NAGAZAKİ - ERIC FAYE

2008 de Fukuoka’da gerçekleşmiş bir olay üzerine çıkan gazete haberinden etkilenerek yazmış bu öyküyü Eric Faye. 
Kim Ki Duk’un Boş Ev filmindeki gibi bir başkasının sizin haberiniz olmadan evinizde yaşadığını düşünün.Meteorolog Shimura San Nagazaki’de bir banliyöde yalnız yaşayan, akrabalarıyla pek görüşmeyen biridir. Evinden yiyecekler  eksilmeye,eşyaların yerleri değişmeye başladığında şüphelenerek eve bir kamera koyar ve gördükleri karşısında şok olur.
Hikayenin olay örgüsünden ziyade kahramanların psikolojisine ağırlık veren Faye bu kısa kitapla 2010 yılında l’academie Française Grand Prix ödülünü almış ve Nagazaki 20 den fazla dile çevrilmiş.
1963 doğumlu Fransız yazarın dilimize çevrilmemiş bir çok roman ,öykü ve gezi yazıları var.Yazar hakkında araştırma yaparken  Somnambule dans Istanbul,isimli (İstanbul’da bir uyur-gezer olarak çevirebiliriz) öykü kitabı olduğunu da gördüm.Umarım bunu bir an önce çevirirler,okumak keyifli olurdu.
Aslında Nagazaki hem korkutucu hem dramatik.Yalnızlığın ve rutinliğin acınasılığını düşünüyorum ki bir adam 1 yıldır evinde yaşandığını anlayamıyor.Öte taraftan çaresizliği düşünüyorum ki bir başkasının evinde yaşama cesareti gösterilebiliyor.Gözümüzde büyüttüğümüz ülkelerde de sosyal adalet ve aile ilişkileri çok parlak değil. Tarihsel travmalar bugünün travmalarını doğuruyor.Ortaya da böyle gerçekliğine inanması zor ilginç hikayeler çıkıyor.

22 Aralık 2015 Salı

Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz - MELİSA KESMEZ

Bu ara okuduğum kitapların yanında Yitik Ülke ve Sel’in novellalarını yada öykü kitaplarını da okumaya çalışıyorum.Birkaç saatte okunan bu kitaplar hem okuma hızımı artırdı hem de çok tatmin edici hikayeler,yazarlar bulduğumu söyleyebilirim.
Melisa Kesmez’i fuarda alıp imzalatmıştım.Onu zaten Sabit Fikir'den,Radikal Kitap’tan çoğumuz tanıyoruz. Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz onun ilk kitabı.25 öyküden oluşan bu kısa kitap genç bir kadın gözünden birinci ağızdan yazıldığından çoğu ilk kitapta olduğu gibi,yazar kitabın içinde çok fazla hissediliyor.Genelde olumsuz olabilecek bu durum bence bu sefer iyi olmuş çünkü yazarın dünyasını da bir anlamda tanımaya yardımcı oluyor.
Her ne kadar röportajlarında öyküler kurgusal dese de anneanne yanında büyümesi,kitabı ona ithaf etmesi,öykülerde geçen ayrı anne-baba,yalnız yaşayan şehirli kadın,kediler,müzikler,okuduğu kitaplar doğal olarak öykülerine de yansımış.Hikayeler samimi,tanıdık,hepimizin yaşadığı-yaşayabileceği olaylar ama genel olarak bir hüzün hakim.Ancak bu hüzün öyle dramatize edilmiş bir hüzün değil.Dolayısıyla okuyucuyu rahatsız etmiyor.

Ben okurken çok keyif aldım,uzun zamandır öykü okumadığım için özlemişim,o lezzetle bir sürü kitap sipariş ettim.