Amerikan Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Amerikan Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Eylül 2018 Perşembe

LEVIATHAN - PAUL AUSTER


Leviathan’ı Polisiye Kulübünde okuduysak da suç-gerilim-sonuca varmada alışık olduğumuz bir polisiye kurguya sahip olduğunu söylemem. Tavsiye edilen polisiye kitaplar kategorisinde değil de iyi bir Auster kitabı olarak görülmesi gerektiği kanısındayım.

Leviathan  çok tipik bir Auster metni.İzolasyon, bırakıp yeni baştan başlama arzusu, ilişkilerin karmaşıklığı, hayattaki ironik kesişme ve rastlantılar gibi benzer temaları hemen her kitabında görüyoruz.Özünde ise sivil itaatsizliği referans alan bir kitap. Ana karakter Sachs da kitapta bunu temsil ediyor.

Leviathan kutsal kitaplarda geçen bir kavram olmakla birlikte Thomas Hobbes’un Leviathan’ında  mutlak güç ve iktidarı temsil eden devlet anlamında kullanılır. Bu kitapta ise Auster’ın  özgürlük heykeli ile Hobbes’un devlet anlayışı örtüşüyor. Önce çıkınca başı döndüren yükseklik –kapitalizm metaforu- (çok Amerikancı durmakla birlikte) Heykele yüklenen anlam kitabın sonuna doğru Amerika’nın dikkatini çekmek üzere replikaları havaya uçurmaya bağlıyor. Bireysel bir anarşizm olgusu olarak.

Auster burada unabomber olarak tanınan hiçbir terör örgütüne bağlı olmayan John Kaczynski’den etkilenerek Sachs karakterini yaratıyor ve Phontom of Liberty takma adını kullandırıyor.
Dönüşümü Alexander Bergman’la oluyor. Amerikan tarihinde grevcilere destek veren, muhalif olan, radikal bir eylemci. Auster Sachs’a insanın özgürleşeceğini, sistemin çökeceğini, yeniden bir varoluşun yaşanacağını düşündürüyor.

Kitabın bence en ilginç diğer karakteri Maria'yı ise Sophie Calle ‘den ilham alarak yaratıyor. 70'li yillarda dunya turuna cikmis; “anne” ve “baba” yazan mezar taslarini konu ettigi fotograflariyla taninmış çok ilginç bir yazar-fotoğrafçı. Hatta Maria’yı okuduktan sonra ondan etkilenip onun gibi davranmaya baslamış,yemek konusunda olduğu gibi bazı maceraları kendine uyarlamış.

10 Eylül 2013 Salı

Çavdar Tarlasında Çocuklar-Jerome David Salinger


Kitap Kardeşliği-Eylül etkinliğinde okuduğumuz Salinger'in bu klasikleşmiş kitabı için açıkçası ne söyleyeceğimi bilemiyorum.Kitabin ilk basımı 1951'de yapıldiktan sonra Amerika'da müstehcen bulunup uzun yıllar yasaklanmış Ancak bizdeki çeviri daha usturuplu ( O da ne demekse).Dolayısıyla Türkçesinden okuyup objektif bir yorum yapmak güç.Ergen Holden'ın okuldan kovulduktan sonraki birkaç gününün anlatıldığı hikaye aslında oldukça samimi.Hayatı anlamaya çalışan Holden'ın memnuniyetsizlikleri,büyüklerin dünyasında irrite olduğu şeyler, anlaşamadığı arkadaşları, okuldan kovulması tam bir tutunamayan profili ile sonunda psikiyatri kliniğinde sadece uyum gösterenlerin yaşama devam ettiğinin öğretilmeye çalışıldığı Darwinist bakış açısında bu kitap bir klasik olmayı hak ediyor mu sorusuyla bitirdiğimde yazıldığı yıla göre değerlendirmek gerek diyerek kendi anti-tezimi oluşturuyorum.Peki öte taraftan bu kitap klasik adledildiyse gene Amerikan Edebiyatı üstadlarından Hemingway'e veya William Faulkner'e haksızlık etmiş olmuyor muyuz Sonuçta Gönulçelen bir "Çanlar Kimin için Çalıyor"  veya bir "Ses ve Öfke"değil.Sadece kendi içinde değerlendirdiğimde evet okunası bulduğum nedense bana yazar ve kitap isminden dolayı Ekim devrimi yıllarının kitaplarını çağrıştıran fakat sadece bunalım bir ergenin sorunlarıyla başbaşa bir okuma yaparken Holden'in benim de sevmediğim birçok şeyi kabullenmekte zorlandığını görüp ona sempati duyuyorum.Sanırım kitabın bunca yıldır bu kadar çok okunması ve tanınması okuyucunun kurduğu empati duygusundan.
Bu arada aramızda ördeklerin nereye gittiğini bilen var mı :)