Jean Christophe Grangé etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jean Christophe Grangé etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mayıs 2019 Perşembe

ÖLÜLER DİYARI - Jean-Christophe Grangé


Uzun zamandır Grange okumuyordum. Bana fazla gelen bir şiddet kurgusu var genelde kitaplarında. Kulüp okumalarında seçildiği için bir şans daha versem de daha önceki intibam değişmedi. Hatta bu onları katladı.Elbet seveni ,hayranı çok; kendisi polisiye gerilimin Jean Reno'su yada Vincent Cassel’i ne de olsa.

Öncelikle kitabın kapak tasarımını hiç sevmedim. O kapakla bir uçak dolusu iş insanıyla yolculuk yapmak istemediğim için ayrı bir çözüm bulmam gerekti. Tüm Dünya ile aynı anda piyasaya çıktığı için yayınevi yaklaşık aynı kapağı kullanmış. Onlarınkinde kadın bedeni daha aşağıdan, bizimkinde bi tık yukarıdan. Müstehzi bir ne okuyorsun bakışı gelir bizim toplumumuzda.

Kurgu için ne söylesem az,okumanız gerek yada okumamanız J Fazlasıyla hard core diyeyim kısaca. Sadomazoşist karakterleri anlatacağım diye fazla sapkın bir kurgu yaratmış,detaylandırmış.Bir süre sonra tekrar tekrar anlatılan bu sapkın hikayeler sıkmaya başlıyor.

Genelde dedektiflere duyduğum sempatiyi burada Corso’ya duyamadım sanırım onu da ete kemiğe bürünsün, zaaflarını göstersin diye aynı eğilimlerin içine soktuğu için.

Kurguyu bir tarafa bırakırsak Grange anlatım ve dil itibariyle rahat okunan bir yazar.Ölüler Diyarı’nda da durum değişmemiş. Konu ilginizi çekerse 1-2 günde okuyup bitirirsiniz.

Yazarımız Doğan Kitap'ın 20.yıl etkinlikleri dolasıyla Nisan başında İstanbul’daydı.Sevgili Duygu bana sürpriz yapıp imzalı kitabını almış.Ne kadar eleştirsem de Grange’dan –O da bizim camiamızın celebrity’si J -  adıma imzalı bir kitabım olduğu için çok mutlu oldum pek tabii.

6 Eylül 2013 Cuma

LEYLEKLERİN UÇUŞU - Jean Christophe Grangé

Bu kitap elimde haddinden fazla süründü. Araya 6 kitap alıp okumuşum. Oysa kitap istenirse 1-2 günde bitecek türden son derece sürükleyici.Öte yandan kitaptaki şiddet dozu çok yüksek bu sebeple sürekli okuyamadım.Benim için çok fazlaydı.
Neyse kitabı bu hafta leylek göçüne denk geldiğimde artık bitirmem gerektiğine karar verdim. Kitap leyleklerin göç yolları ekseninde Avrupa’dan Orta Afrika’ya macera-polisiye-gerilim içerirken ben belgeselvari bir leylek kitabı arayışlarına başladım bile.
Yani iki leylek ailesi yuvası arasında birkaç km mesafe varsa hadi Eylül'ün 8 i Pazar günü saat 10 da göçe başlıyoruz haberini birbirlerine nasıl iletiyorlar.Yada e hadi hareket zamanı kararını kim nasıl veriyor.Bunu geçtiğimiz hafta sonu sabah saatlerinde küçük bir leylek grubuna denk geldiğimizde daha çok merak ettim.Havada dairesel hareketler çiziyorlardı. Bu arada uzaktan parça parça gruplar onlara doğru uçuyordu. Akşam üzerine kadar böyle devam ettiler. Bekleyen grup sürekli büyüyordu.Akşam üstü saat 6'da artık çok kalabalıktılar ve sonra o meşhur V'yi oluşturup uçmaya başladılar.Görüntü muhteşemdi.Seneye aynı yere yuvalarına döneceklerini bilmek inanılmaz ancak bu iç güdüyü anlamak imkansız.
Kitabımıza dönersek kuş bilimci Max Böhm her yıl Avrupa'ya geri dönen leyleklerin bu sefer dönmemesi üzerine Louis Antioche'den (soyadı Antakya'nın antik isminden geliyor) kuşların göç yollarını takip etmesini ve neden geri dönmediklerini öğrenmesini ister.Louis bu yolculukta hem gerçek sebebi öğrenecek hem de birbiriyle bağlantılı başka olayların içine çekilecektir.Kurgu olarak Leylek Uçuşu'nu Kızıl Nehirler'den daha çok beğendiğimi söyleyebilirim.Anlatım olarak ise beni aştı:) Ne televizyonda ne de kitaplarda sapıkça şiddetlere fazla dayanamıyorum.
Daha gülümseten masallara gelirsek Danimarkalı Andersen'in bebekleri taşıyan leyleklerinin tanrıça Holda'nın habercileri olduğunu biliyoruz.Tanrıça yağmurla gökten düşen ölü ruhları çocuk bedenlerine sokar onları annelerine götürmek üzere leyleklere taşıtırmış.Bu inancın pek çok kültürde olduğu gibi Türk Mitolojisinde de yeri var.Kim kimden etkilenmiş bilinmez ama meraklısı Pervin Ergun'un buradaki yazısından özet bir bilgi edinebilir.

21 Haziran 2013 Cuma

KIZIL NEHİRLER - Jean Christophe Grangé

Bu kitabı alalı 1 yıldan fazla oldu ama dijital ortamda olduğu için okumayı hep ertelemiştim.
İtiraf etmeliyim ki uzun zamandır bu kadar sürükleyici bir polisiye-gerilim okumamıştım.
Grange’ın bu kitabıyla ilgili yorumlar genelde olumlu idi. Ben de türü sevenler için gayet tatmin edici olduğunu düşünüyorum. Üzerine çok yazılmış bir kitap ancak ben de buradan kısaca değinmek istiyorum. Kapalı toplumlardaki genetik sorunlar üzerinden öjenizme varan bir kurgu yapmış Grange.
 Elit üniversite çevresinde 3 cinayet işlenir . Anlaşılır ki bu 3 maktül masum değildir ve onları birbirine bağlayan bir sır vardır. Katilin intikam planı öldürme biçimi,rituelleri hepsi bir anlam ifade etmektedir. Bir taraftan öfke kontrol sorunu olan tecrübeli polis Pierre Niémans ile diğer taraftan sokaklara yakın  Mağripli polis Karim Abdouf'un ayrı kollardan başlayan soruşturmaları onları Guernon’da birleştirir. Birliktelikleri onları cinayetin nedenlerine, katile ve kasabada yıllardan beri süre gelen sırra da götürecektir.
Kitap boyunca yüksek giden tempo kitabın sonunda çok ani düşüyor. Dolayısıyla sanki birden bire kitap bitirilmek istenmiş gibi. Gene de kitabın genel gidişatını göz önüne alırsak benim yorumum da olumlu olacak.
Kitabın Jan Reno ve Vincent Cassel’in oynadığı filmi de mevcut.