Beğendiğim Kitap Kapakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Beğendiğim Kitap Kapakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Kasım 2018 Çarşamba

KABUK - ZEYNEP KAÇAR


Zeynep Kaçar’a oyunculuğundan aşina olsak da ilk kitabı Kabuk ile çoğumuzun gönlünü yazarlığı ile fethetti bile. Çeşitli dergilerde eleştiri ve inceleme yazılarının yanında  tiyatro oyunu da yazıyor.

Kabuk kendi iç dünyalarına çekilen üç kuşak kadının hikayesini anlatılıyor. Sebepleri farklı olsa da kayıplar,delilik halleri genetik miras gibi birbirlerine aktarılıyor.Kadını bol,erkeklerinin neredeyse yok hükmünde olduğu hikayenin kadınları travmalarını sakladıkları uğraşlarıyla adeta var olmaya çalışıyorlar.

İsmiyle müsemma bu kitabın kapak dizaynı Sel’in harika işlerine imzasını atan Gülay Tunç’a ait.Kabuk’taki kadınlar da matruşka gibi. 

17 Ağustos 2016 Çarşamba

Bunu Sevdim

Hep söylediğim gibi kötü zamanların kurtarıcısı benim için fotoğraflar, illüstrasyonlar, resimler, çizgi romanlar. Belki de Şatilla kampındaki Michelle gibi güzel bir şeye bakma ihtiyacı..
Çok şükür o kadar kötü değil ama herkes kendi kıyametini yaşıyorken bu evrende iyi olma çabası bazıları için daha zorken bir de üstüne kolektif bilincin travmalarıyla yükleniyoruz

Aslında sadece kapağını beğendiğim için dikkatimi çeken The Nordic Theory of Everything’in sadece fotoğrafını ve tasarımcısını paylaşıp geçecektim ancak  yazarı Anu Partanen’in The Atlantic’e yazdığı What Americans Don't Get About Nordic Countries makalesini okuyuınca  kitaba haksızlık  etmek  istemedim.

Finli gazeteci yazar Anu Partenen 2008’de Amerika’ya yerleşmiş.The New York Times, The Atlantic, Fortune gibi dergilerde yazan Anu, The Nordic Theory of  Everything In Search of a Better Life  'da Amerika'nın, kuzey ülke yaşam referanslarından neler öğrenebileceğini yazmış.


Kitabında İskandinav Ülkelerinin “bakıcı devlet” olma eleştirisini aile-çocuk; kadın-erkek; devlet-vatandaş; işçi-işveren ilişkilerini merkeze alarak açıklamaya çalışırken,Amerikan sistemiyle karşılaştırmış

Okumak isteyenler için kitabın orjinali D&R ‘da e-kitap olarak var.



Kapak Tasarımı Milan Bozic’e ait.Kendisi Harper’ın Sanat Direktörü ve New Jersey’de yaşıyor.

24 Temmuz 2014 Perşembe

DELİDUMAN - EMRAH SERBES

Kitap Kardeşliği ile bu ay Deliduman'ı okuduk.Emrah Serbes kitapseverler arasında dokunulmazlığı olan bir yazar. Vardır illaki ama “sevmiyorum” diyen bir yoruma henüz ben rastlamadım.
Gezi sürecinde aktif bir yaklaşım sergileyen Emrah Serbes “hürriyet için öksüren çocukları yazıyorum” diyerek bize gelecek olan romanın sinyallerini vermişti.Öncelikle yazarın üslübunu ve anlatımını bir tarafa bırakarak hikayenin Gezi’ye entegrasyonuna değinmek istiyorum.Aynı şeyi Ahmet Ümit’in Beyoğlu’nun En Güzel Abisi için de düşünmüştüm.Ben Gezi sürecinin bu kadar kısa sürede edebiyatlaştırılmasına karşıyım.Bana “bundan söz etmeliyim” sorumluluğundaymış gibi hissettirdiğinden herhalde kurguya katılmaya çalışılan eylem ayrıntılarını tam olmamış -eğreti buluyorum.Emrah Serbes’in zaten buna ihtiyacı yok ama süreci kullanan bir çok yazar için çabuk-tüket kültürünün bir pazarlama aracı haline geliyor.
Edebiyat illaki toplumsal olaylardan beslenecektir.Daha önceki politik-sosyal kırılım noktalarından nasıl etkilendiyse buralardan da etkilenecektir. Ancak kişisel olarak sürecin henüz sindirilmediğini ve erken olduğunu düşünüyorum.
Onun dışında sistemle sorunlu olan herkesin okumaktan keyif alacağı mikro ölçekte bir kıyı kasabasında Türkiye gerçeklerini görüyoruz. Kayırılma, bürokraside akrabalık ilişkileri, rant, betonlaşma, yıkılan sinemaların yerine açılan otopark gibi değişimin hep iyi bir şey olduğu algısının insanı kendi yaşanmışlıklarından nasıl kopardığını oradan başlayıp tüm ülkeye yayılan sistem sorunlarını bir ergenin serüveninde görüyoruz.

Bence Çağlar’la yazar çok güzel bir karakter yaratmış. Pek çok okuyucu gibi ben de onu Holden’a benzettim.Tarzı,bakışı,isyanı,aşkı,aileye sevgisi/öfkesi ve mizahı ile tam bir Emrah Serbes kahramanı .Henüz 9 yaşındaki bir çocuğun bile ünlü olma telaşı, güzellik algısının,toplumsal kabulün daha ufacık bir kız için bile kilo ile ölçülmeye başlanması, Markofoni’den ,Kipa’dan alışveriş ,şöhretli jürilerden oluşan yetenek yarışması o kadar popüler kültürün yaşam alışkanlıklarını veriyor ki kahramanı Gezi'nin orta yerine atmadan, o ayrıntıları vereceğim diye kurguyu buraya bağlamadan yaratsaydı demeden edemiyorum. Bu bir Gezi romanı mı değil ama onun etrafında gelişen ve sonuçlanan bir konusu var. Sosyal medya ünlüsü olmak, çok tıklanmak, çok beğeni almak,adının başına TC koymak çok bugünden bir hikaye ki bunu yakalamak zaten Emrah Serbes’e yakışırdı. 
Bu arada kitabın kapak tasarımı Emanet Şehir'den tanıdığımız Berat Pekmezci'ye ait.Bir de kitabı okurken Michael Jackson'a bir selam gönderip şöyle Moonwalk'ı bir kere daha izleyin derim.Ben çok özlemişimJ
Kendi adıma ise bir sonraki romanının polisiye olmasını diliyorum. 

27 Mayıs 2014 Salı

BEŞ SEVİM APARTMANI - MİNE SÖĞÜT

Mine Söğüt kitapları bir süredir kapaklarından dolayı dikkatimi çekiyordu. Bu tasarımların Bahadır Baruter’e ait olduğunu öğrenince daha da ilginç gelmeye başladı.Kendisini uzun yıllar Lombak köşesinden takip etmiştim.Çizimlerini pek beğenirim.Mine Söğüt’ün eşi olduğunu bilmiyordum. 
Hakkında genelde çok olumlu yazılar okuduğum Beş Sevim Apartmanı -Rüya Tabirli Cin Peri Yalanları listemdeydi. Pinuccia’nın yazar aylarında seçilince öne alıp bir çırpıda okuyuverdim .
Zaten çok yorumlanmış bir kitap o yüzden fazla ayrıntıya girmeyeceğim ancak ben Mine Söğüt tarzını çok sevdim.
Uçuk,kaçık,kendi dünyalarında gezen kahramanları okumak keyifliydi,merak uyandırıcıydı.
Masalları hala çok severim.O yüzden hikayelerini masal gibi kurup anlatan yazarlara bayılıyorum.Mine Söğüt bunu çok güzel 
başarmış.

Beş pencereli, beş odalı, beş acayip insanın oturduğu Beş Sevim Apartmanı'nda perdelerin arkasında tuhaf şeyler olup bitiyordu. Cinler aleminden gelenler, periler aleminden gelenler, cinperi aleminden gelenler, orada beş garip hikaye yazdılar... yazdılar... yazdılar.
Diğer kitaplarını da en kısa zamanda okuyacağım.

22 Kasım 2013 Cuma

SUFLE - ASLI E. PERKER

Tatlıyla başım pek hoş değildir.Öyle aman aman tatlı krizlerine de girmem.Ancak 2 kitap var ki okuduğum süre boyunca benden bir çikolata canavarı yarattı.
Bunlardan biri Elif Şafak’ın Araf’ı diğeri de Aslı E Perker’in Sufle’si.  Araf’ı okuduktan sonra kütüphanenin ücra bir köşesine kaldırmıştım ki gözümden uzak olsun. O nefis trüfler kitabın kapağını süsledikçe ben bunu nasıl yaparım diye kursa bile gittim.
Yapmasını yemekten daha çok sevdiğim sufle Aslı Hanım’ın kitabında sürekli karşıma çıkınca aynı duygularla defalarca sufle yaparken buldum kendimi. Çikolatalı,peynirli,ıspanaklı,mantarlı,kabaklı sonra tekrar çikolatalı.Kitabı bitirdiğimden beri bir daha sufle yapmadım
Kitapta denildiği gibi “Güzel ve kaprisli kadın gibidir sufle ne gün ne yapacağı hiç belli olmaz. Kimse şu dakikada fırından çıkartın diyemez ,her aşçı deneyerek en iyi tarifi bulur .Kendi kaplarını, kendi fırınını kullanarak, eskiterek, her biriyle defalarca didişerek."
Yaptığınız zamanki moral durumunuz bile suflenin kabarıp kabarmayacağını etkiler. Hırslanıp fazla çırparsanız hava boşlukları kalır ki sufleyi çatlatır. Ya da fırından çıktıktan sonra sufleniz söner. En güzeli oda sıcaklığındaki yumurta beyazlarını katılaşana kadar çırpıp kedinizin kafasını okşuyormuş gibi harca yumuşakça yedirmektir. Yani sufle yaparken sevgi dolu olacağız efenim öfkeliysek hamur yoğuracağız sufle yapmayacağızJŞaka bi tarafa mutfağın iyileştirici bir yanı var. Boşuna dememişti Murathan Mungan Yüksek Topuklar’da “Mutfak bir kadının ya mabedidir ya mezarıdır”diye.Kitapta sadece kadın kahramanlarımız yok.Karısını kaybettikten sonra onun acısını yemek yapmayı öğrenerek unutmaya çalışan Marc ‘da  tıpkı Ferda ve Lilia gibi dertlerini mutfakta aşmaya çalışıyor.
Suflenin çökmesi kitapta bir metafor. İnsan ruhunun bir anda çöküverdiğini karamsarlığa düştüğünü simgeliyor. Fakat sufleyi yaparken duydukları keyif fırından çıkmasını beklerken hissettikleri heyecan Paris,İstanbul ve New York’ta yaşayan 3 farklı kahramanı benzer bir hayata tutunma çabası ile hikayelendiriyor. 

1 Ağustos 2013 Perşembe

OVERDOSE CHICK LIT

Bu üç kitabı da farklı zamanlarda okumak daha iyi olabilirdi. Sahilde kolay okunabilecek, kafa dağıtabilecek kitaplar olsun diye seçmiştim. Konuları çok benzer çıktı. 4 günde 3 tanesini okudum desem ne kadar kolay ilerlediğini anlatmış olurum. Neyse ki Muhteşem Gatsby ve Yaban Koyunun İzinde bu aşırı doz durumu sonrasında kurtardı.
Ben genelde bu tarz kitapları bitirdiğim yerde başkaları da okusun diye bırakırım.Ama kapakları o kadar güzel ki bir süre kitaplığımda tutmak istiyorum.İç kapaklarında koparıp alabileceğimiz ayraçların püsküllerin renkleri bile çok şeker.Ben işte böyle elbise alır gibi kitap alıyorum bazenBu arada Arkadya kitaplarının çoğu D&R'da indirime girmiş. 
Fiyatlar 9.90TL .Bu tarzı sevenler stoklasın...

21 Aralık 2012 Cuma

Bir Nabokov Klasiği - Lolita


Vladamir Nabokov şüphesiz dünya çapındaki ününü İngilizce olarak kaleme aldığı Lolita romanına borçludur.Kitap tabu edilen konusu yüzünden yayın evlerince geri çevrilmiş ancak 1955'te Paris'te basılabilmiştir. Yayınlandıktan sonra kitaba çok sert eleştiriler geldi. 1958'de Amerika'da yayınlandıktan sonra kitap bir fenomen haline geldi ve Nabokov'u adeta meşhur etti .1962'de Stanley Kubrick tarafından filme çekildiğinde gene Nabokov tarafından senaryolaştırıldı ve sansür yüzünden romanın sarsıcı bölümleri  ya yumuşatıldı yada hiç gösterilmedi. 
Bir Nabokov uzmanı olan Dieter E.Zimmer web sitesinde 37 ülkeden 56 yıldır basılan 185 Lolita kapağını yayınlamış.
1955 FR Olympia Press, Paris & 1957 SV Widstrand, Stockholm &1959 BRD Hamburg 
1959 TUR Aydin Yayinevi, Istanbul & 1964 TUR Altin Kitaplar Yayinevi, Istanbul         


1976 BRD Rowohlt , Reinbek&1997 FR Gallimard , Paris& 2005 JAP Shinchosha, Tokyo

20 yüzyılın en tartışmalı romanlarından biri kabul edilen Lolita'nın kitap kapakları da kitabın içeriğini pek yansıtmadığı için eleştiriliyor. Aslında bir çocuk istismarının anlatıldığı kaybolmuş bir çocukluğun vurgulandığı kitabın kapakları ne ilginçtir ki basıldığından beri soft core tabir edilen müstehcen ve cinselliği çağrıştıracak şekilde tasarlanıyor.Mimar ve blogger olan John Bertram bu duygularla 3 yıl önce Lolita'nın yeni kapak tasarımı yarışmasına sponsor oldu. 34 ülkeden 105 katılımcının toplam 155 eseri içinden  60 tasarımcının çalışması  Lolita :Story of a Cover Girl olarak kitaplaştırıldı. Bu sefer seksüelliğe daha karanlık ve karmaşık tarafların da eklendiği çalışmalar ortaya çıktı 



Fikrin Zimmer'in internet sitesindeki kapaklardan sonra şekillendiğini söylüyor Bertram. Bu arada Woman's Building kurucularından Sheila Levrant de Bretteville'den tavsiye ve öneriler alıyor. Ellen Piter ki kendisinin romanın merkezinde tecavüz kurbanı olan bir çocuk vardır ana fikriyle kitap hakkında bir denemesi vardır; ; Woman Design araştırma bölümünden Sian Cook ve Teal Triggs ile görüşüyor. Bu bakış açısıyla sadece kadınların kanaatlerini kabul etmeyi düşünüyor fakat yarışmada kapak tasarımcılarının 2/3 ,deneme yazanların da yarısı kadın olunca düşüncesini uygulayamıyor. 

http://www.d-e-zimmer.de/Covering%20Lolita/LoCov.html
http://venusfebriculosa.com/
http://imprint.printmag.com/illustration/recovering-lolita/

14 Kasım 2012 Çarşamba

Jeff Fisher


Louis Bernieres ile 2000 yılında Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini ile tanıştık. O dönem Yapı Kredi Yayınları kitabın ilk baskısını yaptığında kapak tasarımını da değiştirmişti.Doğrusu ben Jeff Fisher'in o buram buram Akdeniz kokan harflerin bile elle çizildiği orjinal tasarımı tercih ederdim kütüphanemde.


Melburn doğumlu illüstrasyon sanatçısıyla herhangi bir kitapçıya girdiğinizde karşılaşmamanız neredeyse imkansız. Kendisi Bloomsbury Klasiklerinden ,Jose Saramago'ya,Virginia Woolf'e yüzlerce kitaba kapak tasarlamış.



Fisher Melburn'de Güzel sanatlar/Film ve Animasyon okuduktan sonra çalışmalarına Londra'da devam ediyor.The New Scientist ,The New Worker ,The New York Times ve England's Sunday Times için çalışmalar yapıyor.Liz Calder Soho Square için kapak tasarımcısına ihtiyaç duyduğunda Fisher'in çalışması için "kesinlikle benzersiz ve zamansız" tanımlamasını yapıyor. Böylece Fisher Bloomsbury yayıneviyle de çalışmaya başlıyor
İlk sergisini "Large Painting"ile London Pentagram Gallery 'de açıyor.

Aldığı sayısız ödülün yanında 1996'da AGI'nin (Alliance Graphique Internationale) dünya çapında dikkate değer 300 grafik sanatçısından biri oluyor.
Asıl çıkışını Corelli'nin Mandolini ile yapıyor.Bu kapak onu bir anda tüm dünyada tanınan bir sanatçı yapıyor. Bernières kitap Avrupa'da fenomen olduğunda kapak tasarımı için "kitabımın başarılı olmasında ve tanınmasında  Fisher'in kesinlikle çok etkisi oldu" diyor.
Bugün Fransa'da yaşayan Fisher 'in çalışmaları Singapur'dan, Hongkong'a ,Japonya'ya, Amerika'dan Avrupa'ya pek çok ülkede satılıyor.


Ağırlıklı olarak kitap kapağı ve tasarımlarıyla ilgilense de kendi kitap ve resimlerinden posta pullarına ve posterlere kadar pek çok çalışması var. Hatta Nicholas von der Borch ile sandalye çizip yapıyorlar ve bu çalışmaları da Londra ve Paris galerinde sergiliyorlar.

"Birds" Jeffrey Fisher'in resimlediği 46 kuş portresinden oluşan çalışması

Günümüzde görsellikle kitap satışlarının artırılmaya çalışıldığı bir gerçek. Bu da kocaman bir sektöre hizmet eden sanatçıların varlığını gerektiriyor. Jeffrey Fisher gibi çok tanınan illüstratörler bile zaman zaman bu duruma hizmet etmekten rahatsız. 
Bir röportajında "illüstrasyon şaçma sapan bir iş.Basitçe dev yayın evlerine hizmet ediyorsunuz.Kitabın yayınlamasında pek çok aşama var ve son basamakların birinde de biz varız.Oysa tepedekilere bakın hiç bir şey üretmiyorlar ama inanılmaz kazançlar onların." diyerek aslında pek çok yazarın da şikayet ettiği konuya değiniyor.


Jeffrey Fisher'in diğer çalışmalarını http://www.rileyillustration.com/artists?artist=jeffrey-fisher  ve http://www.centralillustration.com/artists/Jeff-Fisher/ adreslerinden görebilirsiniz.



http://motspluriels.arts.uwa.edu.au/MP1299st.html

28 Ağustos 2012 Salı

Bunu Sevdim....


Amerikalı yazar ve Believer dergisinin yardımcı editörü Heidi Julavits'in son kitabı "The Vanishers"

Meraklısına diğer kitapları 

The Mineral Palace. 2000.
The Effect of Living Backwards. 2003.
The Uses of Enchantment. 2006.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

The Butterfly

Johann Georg Meyer , daha çok tanınan ismiyle Bremenli Meyer 1878'de yaptığı tablosu "Kelebek"  ile anlaşılan hala bir ilham kaynağı...


llllll
The Fate 
Jennifer Lynn BARNES





















The Ice Quenn
Alice HOFFMAN













27 Temmuz 2012 Cuma

ARRIVAL

Shaun Tan kelimelerin bittiği yerde çizdiklerini konuşturan muhteşem bir illüstratör. 
Kapak sözsüz resim kitabı "Arrival".a ait. Kitapta hiç bir anlatım yok.Yani tamamen okuyucunun hayal dünyasındaki derinliğe odaklı bir anlaşılma durumu var.  Hikaye aslında  göçmenlik üzerine. Tanıdık evrensel duygular fantastik bir diyarla birleşiyor ve bir adamın para kazanmak için dilini hiç bilmediği bir yere çalışmaya gitmesi orada var olma çabası , o gerçek üstü diyarın kahramanlarıyla karşılaşması, yaşadıkları anlatılıyor. 
Kendi ailesi de Malezya'dan Avustralya'ya göçmüş ve Tan orada doğmuş. Göçmenlik psikolojini sanırım bu yüzden çok etkileyici anlatıyor. 
Basıldığından beri pek çok ödül olan Arrival , geçen sene de İsveç'in ünlü çocuk kitapları yazarı Astrid Lindgren anısına her yıl düzenlenen “Alma-priset”' e layık bulundu. 


20'den fazla kitabı ,duvar resimleri,animasyon film ve tiyatro projeleri olan sanatçının en popüler kitapları The Rabbits (1998), The Lost Thing (2000), The Red Tree (2001), The Arrival (2006)   ve Tales from Outer Suburbia (2008).  
Çizerimiz sinemacı yanıyla da 2011'de kendi gösterdi ve kısa film olarak çektiği  "The Lost Thing" ile en iyi kısa animasyon Oscar'ını kazandı.

13 Temmuz 2012 Cuma

Bir kitap kapağı






Çok sevdim..Çok pozitif..
Düşünce ve duygularınızın çiçek bahçesi gibi olduğunu hayal edin...
Kapağı görünce uzun süre gülümsedim.Çoğu zaman unuttuklarımızı hatırlamaya ihtiyacımız var. 
Hemen alıp okuma arzusu uyandırdı bende. Sanırım bu hafta sonunu onunla geçireceğim.