Filiz Özdem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Filiz Özdem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Haziran 2014 Cuma

YALAN SURELERİ - FİLİZ ÖZDEM

Veda Üçlemesi'nin son kitabını da paylaşıp okuduğum diğer kitaplara geçmek istiyorum. Çünkü bu arada okuduğum fakat buradan paylaşamadığım pek çok kitap birikti.
Bu sefer Sude’nin arkadaşı Gözde’nin bir saat otuz beş dakikada anlattığı hikâyesini okuyoruz. Aşk,ölüm,yalnızlık,yazamama üzerine beni mahveden bir anlatımla Gözde’nin ağzından onun hissettiklerini okurken bir taraftan Gözde’den dört kuşak önceki kadınların küçük biyografilerine yer veriyor yazar.İşte hep sorduğum o soru bir kere daha karşıma çıkıyor,fark etmeden bizden öncekilerin hayatlarını mı devam ettiriyoruz nesiller boyu.
“Bir insan hayatımızdan gidince, bu gidiş mutlak bir yok oluşla eşleşmiyor. Giden yalnızca o insan oluyor. Oysa onun bizim içimizde, kendimize has o mahrem coğrafyada bastığı yollarda açtığı gedikler, ayak izleri kalıyor. Ben onu özlemiyorum, ama içimde bastığı yerler hâlâ duruyor ve acıyor 
Hangimizde bu ayak izleri kalmıyor,hangimizin canı acımıyor.
Bana hiçbir söz vermedin. Ama bana ne çok söz söyledin sen. Geçtiğin bütün yollardan geçtim, ayak izlerine basmadan ve senin değişiminden kopya çekmeden. Nasıl bir eğri izlediğini gördüm. Bir melek nasıl yırttı kendini ve içinden nasıl bir şeytan çıktı. Senin kendini kandırışın oldum. İnsan, iftiraya dönüşmüş kendisinden nasıl kurtulur? İnsan paslı bir kapıya dönüşmekten nasıl kurtulur? Rüyalarımda batan çiviler gözlerimde kaldı. Çıplak ayaklarla beni karda yürümeye mecbur ettin. Tatlı bir uyuşmayla gözlerim kapanırken, üşümenin ülkesine kaymadığımın farkındayım. Arada bir yerdeyim, ne geri dönmem mümkün artık ne de oraya gitmekten alıkoyabilirim kendimi 
Nietzsche'nin dediği gibi "insanca pek insanca…

30 Mayıs 2014 Cuma

DÜŞ HIRKASI - FİLİZ ÖZDEM

Düş Hırkası,Veda Üçlemesi'nin ikinci kitabı.Filiz Özdem’in derin aktarımı beni etkilemeye devam ediyor.Ben çok duygulanarak okudum bu kitabı.Aslında ilk kitaptan bağımsız görünüyor ancak genel çerçevede hem bir veda hem de ilk kitapla bir dirsek teması sezdirdiğinden devam kitabı özelliği var.
Kitabın ismi Düş Hırkası. Düş Hırkasını bu hikayede Cevat giyiyor. Cevat’ın onu geçmişinden ve ait olduğu her şeyden sıyıran deliliği bize insan hikayeleri veriyor. O deliliğin tanık olduğu insanların iç dünyalarını okuyoruz.
Kitapta beni en çok Reyhan’ın duyguları etkiledi.Duygusal ve içine kapanık ancak içi çok gürültülü olan Reyhan’ın Cevat’la çocukluk anıları,başaramadıkları aşkları,yıllar sonraki duyguları, hayatla barışması...Bu duyguları vermek için sayfalar dolusu bir roman yazmaya gerek yokmuş dedirtti.
Öte yandan yazar politik duyarlılığını farklı açılardan vermeye devam etmiş. Bir yandan Hrant Dink’in öldürülüşünün ardından gösterilen toplumsal tepkiler,intihar bombacısı,eşcinsellik ,dindarlık gibi bu topluma ait olguların karakterler üzerindeki varoluş sıkıntılarını yazarken öte yandan ucundan köşesinden Sude’nin hayatına sızmış.  

28 Mayıs 2014 Çarşamba

KORKU BENİM SAHİBİM - FİLİZ ÖZDEM

Benim için yeni bir yazar daha. Kendisini dijital okuyucuma kitap ararken tesadüfen keşfettim. Oysa Filiz Özdem öyle üretken ki. Benim okuduğum Veda Üçlemesi’nin haricinde şehirler üzerine monografileri,şiir,roman,ve çocuk kitapları,Pier Paolo Pasolini, Luigi Malerba, Italo Calvino, Edmondo de Amicis ve Carlo Collodi’den çevirileri var.
Filiz Özdem, yazar popülerliğinin ticarileşmesi konusuna yapacağımız eleştiriler için en güzel örneklerden biri .Böyle kuvvetli ve duygusal yazan birini çok satanlarda göremiyoruz maalesef.
"Korku Benim Sahibim" Veda Üçlemesi’nin ilk kitabı. Hrant Dink’in teşvikiyle yazdığını söylüyor ve kendi köklerine de inişin bir uzamı olarak otobiyografik özellikler de taşıyor.
Yitirilen bir sevginin travmaları, baba şiddetinden hikayeci bir dedeye sığınılan çocukluk korkuları Sude’nin gözünden anlatılıyor. 
Çok sık kabus gören biri olduğumdan herhalde Sude ‘den ve onun duygularından çok etkilendim. Bir yıkım hikayesinde duygu yoğunluğunu bir insan bu kadar mı güzel verebilir. Çok sevdiği dedesinin Ermeni olduğunu öğrendiğinde köklerindeki kayıp insanların peşine düşüyor.Bir isim,bir mezar arıyor. Aslında kendini arıyor.
Kitabın kapağındaki dantel yazarın asıl ismi Gülünya olup sonra Ayşe olarak değiştirilen büyük ninesine ait bir yastık yüzü. Dikkatli bakıldığında kendi dinlerine ait simgeleri dantelin üzerinde görüyoruz ki kitapta da Sude yıllardır sırtını yasladığı yastığa daha anlamlı baktığında bunu fark ediyor.