Storytel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Storytel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ağustos 2024 Perşembe

CİNAYET A.Ş. - AYŞE ERBULAK


 

Kendisini polisiye roman türünde kanıtlamış Ayşe Erbulak’ın kaleminden kardeşi Sevinç Erbulak’ın seslendirmesiyle dinlediğim Cinayet A.Ş. bir katil kim polisiyesi değil hatta bazı okuyuculara göre polisiye de değil. Cinayetleri kimin işlediğini biliyoruz. Kurgu daha çok cinayetlerin neden ve nasıl işlendiği üzerinden ilerliyor. Kendisi de bir süre Norveç’te yaşamış olan yazar hikayeyi alıp o karlı İskandinav coğrafyasına kadar uzatıyor. 

"Cezalandırılmayı hak eden ama yaptıkları yasalarda suç sayılmayanları öldürmek suç mudur ?" Örneğin Asperger sendromlu çocuğunu terk eden bir baba, çocuk sahibi olmak istemediği halde kocasını buna mecbur bırakan bir eş…Çözüm Ela’nın Cinayet Anonim Şirketi.

Kitapta çok fazla karakter ve kurgu derinliği olmadığından dinlerken odaklanma sorunu yaşanmıyor.En keyifli tarafı ise hikayeyi Sevinç Erbulak'tan dinlemek.Sesinin tonu,vurguları,duygu transferi o kadar başarılı ve profesyonel ki kendisi adeta tek kişilik bir tiyatro oyununda gibi.

28 Ağustos 2024 Çarşamba

KARANLIK KÖY - GÜRGEN ÖZ


Gürgen Öz’ün daha önce Nevrotik kitabını okuyup yorumlamış (burada), kendisini kitap kulübü toplantılarımızdan birinde ağırlamıştık. O zaman yakında çıkacak kitabının korku-gerilim türünde olacağını söylemişti ki bu konuda potansiyeli gerçekten yüksek. 

Trabzon’un dağlarında terk edilmiş bir Rum köyünde geçen roman insanın geçmişten duydukları ile kendi zihninin yarattığı ürkütücü öğeleri bir hayalet hikayesine çevirebileceğinin de kanıtı aslında. Batıl inançlar yüzleşilmek istenmeyen toplumsal travmalarla birleşince kimsenin gitmek istemediği Karanlık Köy denilen bir metafor ortaya çıkıyor.

Murat ve Kerem belgesel çekmek için bölgeye gelen iki gazetecidir.Köye dair duydukları mistik söylentilerden kendilerine bir hikaye çıkartabileceklerini düşünürler ve yaşlıların Karanlık Köy dedikleri dağların arasındaki bu eski yerleşime gelirler. Köyde yıllar önce bir gece cinnet geçiren Türkler ve Rumlar birbirlerini öldürmüşlerdir. Bu cinnet halinin sebebi de Karakoncoloz denilen uğursuz karanlık bir varlıktır. Hava muhalefeti sebebiyle köyde mahsur kalan Murat ve Kerem burada bir gece geçirmek zorunda kalır. Roman işte o bir gecede gazetecilerin başından geçen korku hikayesini anlatıyor.

Genel olarak okuyucu eleştirilerinde Murat ve Kerem’in geçmiş hikayelerinin korkuyu kurgusal olarak kesintiye uğrattığından bahsedilmiş. Ancak kurgunun özü sadece korku değil psikolojik olarak o korkuların yaratıldığı geçmiş deneyimler dehşet ve hezeyanları da biricikleştiriyor.

Suçluluk duygusu,cezalandırılma korkusu yada cezayı hak ettiğini düşünme gibi pek çok bilinçaltı duygu, yoğun gerilim anında bambaşka korkulara evrilip bireylere bir alacakaranlık yaratırken yazar bu terk edilmiş köyü kurguda bir iye olarak kullanarak bize de yakın geçmişimize dair bir hatırlatma sunuyor. Sevdim. 

 

22 Temmuz 2022 Cuma

ECEL ÇİÇEKLERİ - ELÇİN POYRAZLAR


Evde hasta yatarken bitirdim. Ne okusam diye bakarken önerilerde karşıma çıkmıştı. Ece Uslu seslendirmiş ; ses tonu yumuşak ,vurguları insanı  yormuyor.Sonrasında  Dünya Kitap’ın en iyilerini derlerken polisiye ödülünü aldığını gördüm.

Dedesi ve babası da polis olan Suat akademili başarılı bir komiser. Erkek beklentisiyle kız doğunca adını Suat koymuş babası.İstanbul’da art arda işlenen erkek cinayetlerini çözmeye çalışıyor. Kurguda “bir katil kim” sorusu yok,başından beri biliyoruz.Kadın cinayetleri,kadına şiddet gibi söyleye yaza normelleştirilen kavramlar,cezasız kalan suçlar,adaleti bulamayınca cezayı kendi vermeye kalkışanlar ,tüm bunlara katlanamayıp haykıran örgütlü kadınların tepesine binen kolluk kuvvetleri…Tam da Elçin Poyrazlar’ın dikkat çektiği  “toplumsal histeri. 

Gene bir doktorun öldürülmesine denk gelen bu  metin hayatımızın her alanına sızmış nefretin, gözü dönmüşlüğün, cezasız kalmaların ,bile isteye bu noktalara getirilen süreçlerin isyanı değil de ne.

Polisiye örgüsü yetersiz ancak sosyolojik olarak kahredici...

8 Temmuz 2022 Cuma

KAYIP TANRILAR ÜLKESİ - AHMET ÜMİT


Yaklaşık 100.000 adımda bana eşlik eden, bir o kadar trafikte geçen bilmem kaç saatimi nispeten katlanılır kılan bir kitap .Ev işi ve ütüyü saymıyorum bile…

Bana mental anlamda çokça yardımcı olan podcastler ve storytel uygulamasından burada pek bahsetmemiştim

Beni üzen öfkelendiren yorgun hissettiren negatif duygularımdan uzaklaşıp odağımı “gerçekten” anda kalarak dinlemeye vermek beynimin güzel şeyler başarmış bir insan öyküsünden ilham almasını  yada alanında iyi birinin benim ilgimi çeken bir konu üzerinde bilmediklerimi öğretmesi çok iyi hissettiriyor. Hayata bir öğrenci gözüyle bakınca yapmadığın ödevlerden vicdan azabı çektiğin gibi okumadığın/okuyamadığın için kendini suçlu hissettiğin o kısır döngüde sesli kitaplar imdadıma yetişiyor.

Kayıp Tanrılar Ülkesi için mitolojik polisiye diyebiliriz. Pergamon Antik Kenti ile bağlantılı Berlin’e göçmüş bir aile ile ilişkilendirilen kurgunun dedektifi Almanya doğumlu orada başkomiserlik yapan Yıldız Karasu. Hikaye de zaten Berlin’de geçiyor. Ahmet Ümit’in değişmez karakterleri Nevzat Başkomiser ve Ali de kısacık da olsa finalde biz hala buralardayız diyor.

Roman cinayetlerin çözülmeye çalışıldığı bölüm ile Zeus ‘un kendi sesinden mitolojik hikayesini anlattığı bölüm şeklinde sırayla ilerliyor. Normalde ben olayı bir an önce öğreneyim diye yan hikayeyi atlaya atlaya okur sonra ona geri dönerdim J ama mitoloji tarihi, tanrı olma yolculuğundaki savaşları dinlemek sıkmadı. Polisiye Kurgu ise şaşırtmadı,tam tahmin ettiğim gibi hatta fazla uzatılmış bitti.