Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ekim 2018 Salı

DEDEKTİF AUGUSTE DUPİN ÖYKÜLERİ - EDGAR ALLAN POE



Polisiye Edebiyatın dönem okumalarında zaman zaman geri gittiğimiz oluyor. Daha sistematik bir okuma yapmak adına Altın Çağ alt gurubu oluşturup ,bu klasiklerin üzerinden geçmek, eksiklerimizi tamamlamak istedik. Bu işin başlangıç noktası Edgar Allan Poe ise bize de Dupin Hikayelerini okumak yorumlamak farz oldu.

Poe kısa hayatında polisiye, gotik, psikolojik gerilim ve bilimkurgu gibi değişik türlere öncülük ederek şimdi bile dünya yazarlarını etkilemeye devam ediyor.

Polisiye edebiyatın yaratıcısı kabul edilen Poe, aslında muhakeme hikayeleri (tales of ratiocination) olarak adlandırdığı sadece birkaç hikaye yazmış.Dedektif Dupin ‘i yarattığı Morgue Sokağı Cinayetleri” (1841), “Marie Rogêt’nin Sırrı” (1842-1843), “Çalınan Mektup”tan (1844) oluşan üçleme türün öncülleri olmuş.

Sherlock Holmes ve devamı niteliğindeki dedektif hikayelerine esin kaynağı olan Dupin son derece zeki,mukakeme ve analiz yeteneği olan bir dedektif. O ve onun beceriksiz yardımcısı karşılıklı konuşarak olayları çözümlemeye çalışırlar. Henüz dedektifler elinde bir silah kovalamanın içinde ,sokaklarda değildir.Bu akıma Hard-Boiled ile  1920’lere gelindiğinde başlanacaktır. Poe’nun kapalı oda cinayetleri denilen dönemi 19 yüzyıl başlarında Paris’te geçer. Her ne kadar bazı cinayetler sokakta da işlenmiş olsa bulmaca kapalı mekanlarda çözülür.Bunlar koltuk dedektifidir.

Dupin zengin bir aileden gelir. Mirastan men edilmiş,kitaplara tutkun bir Fransız. Morgue Sokağı Cinayeti’ nde anlatıcı ile kütüphanede karşılaşırlar. İkisi aynı kitabı ararken ev arkadaşı olurlar.Tüm gün evden çıkmayıp kitaplarla, sohbetle vakit geçirirler, sadece akşamları dışarı çıkıp biraz yürüyüş yaparlar. Bohemian Rhapsody...

Poe Dupin’i yaratırken modern şehir hayatı çelişkilerini çok güzel eleştirir Yabancılaşma,yalnızlık,kargaşa,duyarsızlık suçun şehirle ilişkisine bakışını da yansıtır.Sorgu sırasında insanların aslında etrafıyla “nasıl ilgili olmadığı” , yada suçu işleyebilecek olanların “öteki” olması gerektiği algısı Dupin’in gözünden kaçmaz.

24 Haziran 2014 Salı

GERMİNAL - ÉMILE ZOLA

Daha önce 92 Kozlu faciasında ölen işçileri anmak için okuyup film gösterimini yaptığımız Germinal maalesef Soma ile kendini tekrar hatırlattı. Madencilerin zorlu çalışma şartları içinde önlenebilecek tehlikelerin önemsenmediği ve düzeltilmediği bir düzende umalım ki bu kitabı artık sadece edebi değeri ve Zola’nın harikulade anlatımını övmek için konuşalım.
Bu ay Kitap AğacıKitap Kardeşliği ve Pinuccias’nın Yazar Ayları ile beraber okuduğumuz Germinal devrimden yaklaşık 100 yıl sonra devrimin kimler için yapıldığını sorguluyor. Sınıf çatışmasını en acımasız şekilde veren,sefaleti açlığı en rahatsız edici şekilde yüzümüze vuran kitaplardan biridir Germinal.Öyle noktaları vardır ki derinden etkilenirsiniz.Baba madenden gelip yemeğe oturunca evdeki çocuklar gözlerini babanın tabağına dikerler çünkü onlar da açtır;insanda isyan duyguları uyandırır bu sahne.Bu kabullenmişlik niye diye sorarsınız. 
Fransa’nın Montsou kasabasında küçük yaşta madene inip ölene kadar madende çalışan bu insanların sefaleti yaşam şekillerini de biçimlendirir. Tek odalı bir evde herkesin bir arada giyinip soyunduğu aynı leğende banyo yaptığı bir yaşamda mahremiyet,cinsellik,ahlak gibi kavramlar da sorgulanmaz.Etienne’in bizler hayvan mıyız ki tarlalarda çiftleşiyoruz sözü sadece çalışma şartlarının değil yaşadıkları düzenin de değişmesi gerektiğini vurguluyor işçilere. Zola greve giderken örgütlenme ve çözülmeyi  sınıfsal çatışma içinde bölünmeyi gerçekçi bir şekilde anlatırken aslında her kahramana dönemin ideolojik mücade biçimlerini de yüklüyor. Birlikte hareket edildiğinde bugün bile geçerli olan görünmez korku duvarının nasıl yıkıldığını ama sermaye-iktidar ortaklarının nasıl ikna edici olup bu dalgayı bölebileceklerini tüm güncelliği ile okuyoruz.Kadınların eve biraz ekmek almak için kendilerini sattığı bu köyde işçilerin ayaklanıp ekmek diye bağırması tüylerimizi diken diken ediyor.Kısaca herkesin en azından bir kere okuması gereken büyük bir eser Germinal. 


28 Şubat 2014 Cuma

GEYİKLİ PARK - SUNAY AKIN

“Gelişmiş ülkelerde oyuncak çocuklara hayalleri güçlensin diye alınırken, geri kalan ülkelerde oyalansın diye alınır. Oyuncakları çocuklarına hayalleri büyüsün diye alan ülkeler dünya yönetiminde söz sahibi olurken, oyuncakların önemini anlayamayan küçümseyen toplumlar onların kapılarında oyalanmaya mahkumdur."
Sunay Akın aşina olduğumuz bir konuyu bile anlatsa ondan mutlaka yeni bir şey öğreneceğimizi biliriz. Ona meddah demeleri boşuna değil.Detaylarla konuyu hemen ilgi çekici bir hale getirir.Bu kitabı da son derece keyifli,sürükleyici hemen okunabilecek anektotlardan oluşuyor. 
Benim için en ilginçlerinden biri de Cavit Cav’ı anlattığı bölüm oldu.Milli bisikletçimiz Cav Sultanahmet bölgesinde ilk kiralık bisiklet seferlerini başlatıyor. Daha sonra bir bisiklet tamir atölyesi kuruyor.Atölye sonra 1925 Cav Bisiklet' fabrikasına dönüşüyor.Yani Türkiye'nin ilk bisiklet fabrikasına!Kazım Karabekir Paşa'nın ikizleri için ilk yerli bebek arabasını üretiyor. Ankara’da engelli bir çocuk için tekerlekli sandalye yapıyor Tıpkı Vecihi Hürkuş gibi-ki kitapta ona da değiniliyor Ankara tarafından destek görememenin sefaletini yaşıyor. Bedenini ise kadavra olarak tıp fakültesine bağışlıyor.  
Sunay Akın kitapta Mehmet Akif’ten,Cervantes’e,Pulitzer’den Türkan Saylan’a,Savarona yatına Darwin’e ve daha pek çok konuya değiniyor yaşam öykülerinden çok güzel pasajlar anlatıyor. Hele Çanakkale Savaşında geçenler.Okunmalı mutlaka….