28 Ağustos 2012 Salı
Bunu Sevdim....
Amerikalı yazar ve Believer dergisinin yardımcı editörü Heidi Julavits'in son kitabı "The Vanishers"
Meraklısına diğer kitapları
The Mineral Palace. 2000.
The Effect of Living Backwards. 2003.
The Uses of Enchantment. 2006.
27 Ağustos 2012 Pazartesi
SKYDIVE EFES
Sonunda muradıma erdim ve ilk atlayışımızı arkadaşımla Selçuk Havaalanında bulunan paraşüt okulunda"Tandem" yani bir hoca eşliğinde gerçekleştirdik.
Uçağımız Cessna C208 Caravan tarzı bir uçaktı.
Tandem atlayış bir paraşütle iki kişinin atlayışı demek. Eğitimi ve yeterliliği olmayan ama bunu denemek isteyen kişi pilota gerekli kuşanımlarla bağlanarak 12000 feetten bu atlayışı gerçekleştirebiliyor.Önce 45-50 sn. yaklaşık 200 km hızla serbest düşüş yapıyorsunuz sonra paraşüt açılıyor ve Efes harabelerinin üstünde Kuşadası ve Samos manzarası eşliğinde yavaş yavaş aşağı iniyorsunuz. İnanılmaz bir deneyim.
İsteyen kamera ile atlayış yapabiliyor. Uçaktan yere inene kadar sizi çekiyorlar. Biz bu ilk seferde istemedik.Artık bir sonraki sefere :)
Bu işin meraklıları AFF denilen yani "Hızlandırılmış Serbest Düşüş Eğitimi" alabiliyorlar. Ben sorduğumda Kasım'a kadar dolu olduklarını söylediler. Aslında sevindirici tabii. Eğitim 21 saat yer eğitimi ve tandem atlayışı kapsıyor sonrasında önce 2 eğitmenle serbest atlayışlara başlanıyor öğrencinin gelişimine göre tek hocayla devam ediliyor.Eğer öğrenci tek başına atlayış yapabilecek duruma gelmişse 4000 metreden serbest atlayışlara başlayabiliyor.
Bunlarla ilgili ayrıntılı bilgiler http://www.skydiveefes.com/affegitimi1.aspx sayfasında mevcut. İlgisi olanlar telefonla arayıp eğitmenlerle konuşabilir.Herkes çok ilgili ve yardım sever.
Uçağımız Cessna C208 Caravan tarzı bir uçaktı.
Tandem atlayış bir paraşütle iki kişinin atlayışı demek. Eğitimi ve yeterliliği olmayan ama bunu denemek isteyen kişi pilota gerekli kuşanımlarla bağlanarak 12000 feetten bu atlayışı gerçekleştirebiliyor.Önce 45-50 sn. yaklaşık 200 km hızla serbest düşüş yapıyorsunuz sonra paraşüt açılıyor ve Efes harabelerinin üstünde Kuşadası ve Samos manzarası eşliğinde yavaş yavaş aşağı iniyorsunuz. İnanılmaz bir deneyim.
İsteyen kamera ile atlayış yapabiliyor. Uçaktan yere inene kadar sizi çekiyorlar. Biz bu ilk seferde istemedik.Artık bir sonraki sefere :)
Bu işin meraklıları AFF denilen yani "Hızlandırılmış Serbest Düşüş Eğitimi" alabiliyorlar. Ben sorduğumda Kasım'a kadar dolu olduklarını söylediler. Aslında sevindirici tabii. Eğitim 21 saat yer eğitimi ve tandem atlayışı kapsıyor sonrasında önce 2 eğitmenle serbest atlayışlara başlanıyor öğrencinin gelişimine göre tek hocayla devam ediliyor.Eğer öğrenci tek başına atlayış yapabilecek duruma gelmişse 4000 metreden serbest atlayışlara başlayabiliyor.
Bunlarla ilgili ayrıntılı bilgiler http://www.skydiveefes.com/affegitimi1.aspx sayfasında mevcut. İlgisi olanlar telefonla arayıp eğitmenlerle konuşabilir.Herkes çok ilgili ve yardım sever.
22 Ağustos 2012 Çarşamba
BALZAMİN
Sen el kadar bir kadınsındır
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
Bazı ağaçlara kapı komşu
Bazı çiçeklerin andırdığı
İş bu kadarla bitse iyi
Bir insan edinmişsindir kendine
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken
Besbelli arandığından haberli
Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
Sevgili
Cemal SÜREYYA
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
Bazı ağaçlara kapı komşu
Bazı çiçeklerin andırdığı
İş bu kadarla bitse iyi
Bir insan edinmişsindir kendine
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken
Besbelli arandığından haberli
Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
Sevgili
Cemal SÜREYYA
21 Ağustos 2012 Salı
17 Ağustos 2012 Cuma
Kaçmak istersin bazen
Kırık dökük ne varsa öylece arkanda bırakıp ..
Yükselmek istersin ....
İllüstrasyon : Daniel Danger
16 Ağustos 2012 Perşembe
MUZ SESLERİ
”Biliyor
musun, muzlar büyürken ses çıkarırlar.”
'Nasıl? Ne sesi?'
'Ses işte. Muzlar bir elin birbirine yapışık parmakları gibidir önce. Sonra o parmaklar büyüyüp birbirlerinden ayrılırken ses çıkarırlar. Eğer ağustos ayında bir gece bir muz tarlasına girersen, başka bir gürültü yoksa o sesleri duyarsın...'
'Nasıl bir ses?'
'Çuk çuk çuk...'
'Dalga geçiyorsun benimle.'
'Niye dalga geçeyim habibti? Muz sesleri bir Lübnan gerçeğidir!' "
Jetawi Yokuşu yaşamları, Marwan ,Filipina,tekinsiz politika,tekinsiz aşk, yardım edenin ve edilenin birbirini görmemesi için düşünülmüş ekmek ağacı Beyrut’un kozmopolit yapısı içinde aslında “tozun “ ne olduğunu anlatıyor.
'Nasıl? Ne sesi?'
'Ses işte. Muzlar bir elin birbirine yapışık parmakları gibidir önce. Sonra o parmaklar büyüyüp birbirlerinden ayrılırken ses çıkarırlar. Eğer ağustos ayında bir gece bir muz tarlasına girersen, başka bir gürültü yoksa o sesleri duyarsın...'
'Nasıl bir ses?'
'Çuk çuk çuk...'
'Dalga geçiyorsun benimle.'
'Niye dalga geçeyim habibti? Muz sesleri bir Lübnan gerçeğidir!' "
Ben bilmiyordum
muzların sesini,Beyrutlularda bilmezmiş. Ortadoğunun gürültüsü içinde bilinmeyen
özel olan bir ses.Aşkın sesi kadar naif,az bulunur..Yazarımız kitabın adını böyle koyuyor
9 ay Beyrutta
yaşayarak bu kitabı yazıyor.Arapça öğreniyor.
Muz
Sesleri bence iki kere okunacak kitaplardan. İlkinde hikayeyi okursunuz
ikincisinde Ece ‘yi.
Aşkı,savaşı ve Beyrut’u
anlatırken önce Toz oluyor sonra Biz sonra da Siz .Ortadoğu’nun tozunda Oxford,Paris
batıcılığı ile bakılan oryantalist ötekileştirme ön yargılarından insan
yaşamlarındaki hakikate ,duygulara varmaya çalışıyor.
Hikayede Deniz var Oxford’da İslam ve yoksulluk politikaları üzerine
master yapan oradakilere hiç benzemek istemeyen ama benzerse kabul göreceğini
bilen...Sevgilisi olmasına rağmen yalnız ,içindeki özlemlerle kardeşine yazdığı
mektupta “Kadında zaman geçmez. Sakın
iyileşmek için zamana güvenme” diyen ama Beyrut’ta yarınsız bir zamanın,
yaraları nasıl görünmez kıldığını öğrenecek olan Deniz.
"Birlikte
yaşanan hikayeler, insanları birbirinin evi yapıyor Şatilla Kampında .Doktor
Hamza ile Michelle’in kaderlerini birleştiriyor "insan
bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce aşık olur" diyen. Kampta insanlara
bile yer yokken o yoksunlukta karnı büyürken güzel bir şeylere bakmak istediği
için portakal ağacı diken güçlü kadının hikayesini ,savaştan kaçırdığı kızı
Filipina’ya mektuplarla anlatıyor Hamza......
"Filipina,
Ben annene, onca zaman sadece bir tek söz verdim. Sadece bir tane. Onu ağustosta muz tarlalarına götürecektim. Muz seslerini dinleyecekti. Çuk çuk çuk çuk... Nasıl sevineceğini, hayret edeceğini düşündükçe... Seni bu yüzden gönderiyorum Filipina. Çünkü bu savaş tek bir söz bile verdirtmiyor insana. Sana bir hayat bile söz veremeyeceğim için gidiyorsun. Değil ki muz sesleri. Belki bir gün... Kim bilir... Ağustosta bir gece, büyüdüğünde...
Bunu hiç unutma Filipina. Sen bir savaşın ortasında, Lübnan'da doğdun. Senin Beyrutun portakal çiçeği kokuyordu, bir duvarı beyaz kireçle boyanmıştı, binalar debke yapar gibi ve insanlar hiç yıkılmayacak binalar gibi birbirlerine tutunmuştu. Senin Lübnanında sadece muz sesleri vardı."
Ben annene, onca zaman sadece bir tek söz verdim. Sadece bir tane. Onu ağustosta muz tarlalarına götürecektim. Muz seslerini dinleyecekti. Çuk çuk çuk çuk... Nasıl sevineceğini, hayret edeceğini düşündükçe... Seni bu yüzden gönderiyorum Filipina. Çünkü bu savaş tek bir söz bile verdirtmiyor insana. Sana bir hayat bile söz veremeyeceğim için gidiyorsun. Değil ki muz sesleri. Belki bir gün... Kim bilir... Ağustosta bir gece, büyüdüğünde...
Bunu hiç unutma Filipina. Sen bir savaşın ortasında, Lübnan'da doğdun. Senin Beyrutun portakal çiçeği kokuyordu, bir duvarı beyaz kireçle boyanmıştı, binalar debke yapar gibi ve insanlar hiç yıkılmayacak binalar gibi birbirlerine tutunmuştu. Senin Lübnanında sadece muz sesleri vardı."
Jetawi Yokuşu yaşamları, Marwan ,Filipina,tekinsiz politika,tekinsiz aşk, yardım edenin ve edilenin birbirini görmemesi için düşünülmüş ekmek ağacı Beyrut’un kozmopolit yapısı içinde aslında “tozun “ ne olduğunu anlatıyor.
Bir yerden
sonra benim tozuma karışıyor söyledikleri.Herkes kendine hikayeler arıyor
..Herkes kendi hikayesini arıyor. “Dilini bilmediğin bir yerde ağlamak fenadır çünkü seni senin dilinde susturacak kimse yoktur" derken ” hatırlamanın o berbat mola yerine varıyorum bir anda…Kendi hikayelerim içinde
kaybolan ,kaybolmak için hikayeler arayan,artık hafızama değil hikayelerime
inandığım sorulardan geriye cevapların kaldığı ,geriye sadece cevapları olan
insanların kaldığı. Ama benim kavgamda öfkesi büyük olan kazanmıyor…..
13 Ağustos 2012 Pazartesi
The Butterfly
Johann Georg Meyer , daha çok tanınan ismiyle Bremenli Meyer 1878'de yaptığı tablosu "Kelebek" ile anlaşılan hala bir ilham kaynağı...
The Fate
Jennifer Lynn BARNES
Alice HOFFMAN
1 Ağustos 2012 Çarşamba
MİNO'NUN SİYAH GÜLÜ
"Cahit adamı! Cahit Adamı! Bu sabah uyanır uyanmaz sizi düşündüm..Ama sanmayın ki,özel bir adamsınız..Arzunun kapısı açık kaldığında ,içeri mutlaka biri girer."
Ezginin günlüğü eski solistlerinden Hüseyin Arkan'ın beşinci romanı Mino'nun Siyah Gülü.
Daha çok kadınların ağzından mektuplarla anlatılan iki darbe arasında geçen bir dönem romanı. Zehra halası Münevver öldükten sonra dede toprağı Ege kasabasına geliyor ve halası ile annesini yeniden keşfediyor.Darbelerden insanlara kalanlar , Mino'nun kendi özgürlük mücadelesi ve aşkı Zehra'nın darbeden sonra asılan çocukluk aşkı Hasan'la hikayesine karışıyor .Kitap bütün o hüznüyle çok akıcı ,hemen okuyup bitiriyorsunuz. Müzisyenin okuyucularına hediyesi CD 'den 5 Mayıs ' ı dinliyorsunuz ve kasabadaki evin bahçesinden çıkıp yavaşça kendi zamanınıza doğru yürüyorsunuz.
"...Sonunda öyle bir yere varıyorsun ki hayatın sahici bir şeye benzemesini istemeye başlıyorsun..Ama sonra sahici olan nedir diye düşünüyorsun.Başkalarının hayatı hakikaten sahici mi? Bizden öncekiler hakikaten yaşadılar mı?...."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)