Uzayıp giden hiç okunmamışlar listeme Hamdi Koç’la
devam ediyorum. Bu yazarı daha önce niye hiç okumamış olduğumu anlayamadım. Hatta
en çok bilinen kitabı Melekler Erkek Olur’la bile dikkatimi çekmemiş.
Roman 1960 darbesinin yapıldığı günlerde Ünye’de geçiyor. Ankara’da santral
memuru olarak çalışan ve hiçbir akrabasının olmadığını iddia eden Mesut’a bir
gece telefon geliyor ve amcasının öldüğü söyleniyor. Ailenin kalan tek erkeği
olduğundan cenazeyi kaldırması ve işlere sahip çıkması için ısrarla Ünye’ye çağrılıyor.
Mesut burada önceleri iştah uyandıran mirasa heveslense de ailesi ile ilgili bilinmeyenleri
öğrenmeye başlıyor.
Kitapta ölüm fazla detaylandırılmış
hatta amcanın defnedilmesine kadarki süreç adamın fiziksel durumu öyle bir
anlatılmış ki bu kısımları okurken ben rahatsızlık duydum. Ancak çoğunluğu
diyaloglardan oluşan roman, karakterler arasında bir mizah da yarattığından bu
rahatsızlıklar geçici oluyor. Yazarı başarılı kılan da bu olmuş bence.
İdamlar dönemi siyasi uygulamaların taşra kentlerine
yansımalarını da romanın alt metninde fazlasıyla görüyoruz. Hamdi Koç kitapta
gotik öğeleri fazlasıyla kullanmış.Hayaletler, mezarını beğenmeyen ölüler, geleceği
okuyanlar. Bunlar bir yere bağlanıyor mu; yok hayır ama romanın gerçekliği
içinde bana göre sırıtmıyor ki ben zaten okuduğum kitaplarda pek bunu
aramıyorum. Hele ki ucundan kıyısından değindiği 20.yüzyıl başlarında geçen toplu
katliamlar ayrı bir araştırma konusu.
Yazar bu kitabı 4 yılda bitirebildiğini söylemiş hatta
ona hiç bitmeyecek gibi gelmiş. Ama iyi ki yarım bırakmamış bence çok güzel
kesinlikle okunması gereken doyurucu bir roman olmuş. Başlarda çok mu uzatmış
hissine kapılsam da kitap bittiğinde bu duygudan çok uzaktaydım.
elimdeki okunacak kitaplardan biri daha , hadi bakalım :)
YanıtlaSil