Uzun süre pazarlama ve iletişim sektöründe çalışan Helene
Wecker,ilk aşkı yazarlığa döndüğünde bu kadar güzel bir eser çıkaracağını
biliyor muydu acaba.Golem ve Cin ilk
sayfasından itibaren inanılmaz keyif aldığım,elimden bırakamadığım kitaplarımdan
biri oldu.
Raflarda yerini aldıktan sonra pek okuyucu tarafından olumlu eleştiriler alan kitabı,biz Kitap Ağacı olarak fantastik-gotik edebiyat ayı olarak belirlediğimiz Kasım
için oylayıp seçtik.
Golem Yahudi inancına göre kilden var edilen gerçek üstü bir
varlık. Yahudi asıllı Helene Wecker’ın kocası Arap asıllı. Dolayısyla ne
Golem ne Cin yazarın hiç de uzak
olmadığı mitler.Her ikisi de göçmen ailelerin banliyölerde büyümüş çocukları.Bu
yüzden kitapta alttan alta hissedilen göçmenlik ,yabancılık ve yalnızlık duygularını
yazarın çok iyi bildiğini düşünüyorum.
Wecker iki kültür arasındaki farklılıklardan hikayeler
yaratmaya çalışırken bir arkadaşının tavsiyesiyle daha önce hiç denemediği
fantastik öğeleri kullanmaya karar verir.1800’lerin sonunda Batı Avrupa’dan
ve Suriye’den Amerika’ya göç etmiş mitlerine aşina olduğu iki insanüstü
karakter “Golem ve Cin” üzerine yazmaya başlar.
Başlangıçta kafasında yarattığı Golem’in daha çok Prag Golemi’ne
( inanışa göre haham Judah Loew Ben Bezalel
tarafından 17.yüzyıl Prag Musevilerini antisemitiklere karşı koruması için
canlandırılan kilden heykel) ya da Frankestein’ın canavarına yakın bir karakter
olduğunu söylüyor. Daha sonra roman boyunca daha duygusal ve insancıl bir
karakter yakalamış.
Cin ise daha çok
Ortadoğu ve Müslüman dünyasına ait bir mit olmasına rağmen batı söylencelerinde
de Binbir Gece Masallarına benzer hikayeler olduğunu fark ediyor ve ateşten bir
karakter yaratmaya karar veriyor.
Bu kitabı yazarken yaptığı araştırmalarda en çok şaşırdığı
şeyin ise Musevi cemaatinin içindeki sosyalist hareketin büyüklüğü olduğunu
söylüyor.Bu konu benim de dikkatimi çekti ayrıca okumak istiyorum.
Hikayeye dönersek ;Otto adında mutsuz ve etrafınca sevilmeyen
bir genç marangoz,kendisine eş olarak bir kadın Golem yapması için Yehudah
Schaalman’a gider. Schaalman kadim öğretilere sahip ihtiyar bir büyücüdür.Ruhları
olmayan Golemler sahibine köle olması için yapılır, görevi koşulsuz hizmet
etmektir ancak kontrolü gerekir, çok güçlüdür.Büyücü Golem’i yapar ve bir
sandığa koyar.Görüntüsü aynen bir insan-kadın gibidir.Zeki,çalışkan ve meraklı
olmasını istediği yeni karısıyla New York’a giden bir gemiye binen Otto
dayanamayıp Golem’i canlandıracak sözcükleri gemide okur.
Öte tarafta New
York’un Suriye Mahallesi’nin iyilik meleği Meryem kalaycı Arbeely’ye tamir edip
parlatması için ailesinden kalma eski bir ibrik getirir .Kalaycı ibriği parlatırken
içinden yaklaşık bin yıldır ibriğin içine hapsolmuş bir cin ortaya çıkar. İnsan
bedenine mahkum bu ateşten varlık Suriye çöllerindeki muazzam sarayından kopartılıp büyüyle bağlanmıştır.
Biz kitap boyunca bu
iki farklı varlığın hikayesini okuyoruz.Bu hikayeler birbirine nasıl bağlanıyor, çocukluk masallarımıza kadar nasıl uzanıyor ayrıntı vermiyorum ama şu kadarını söyleyebilirim ki büyüler,büyücüler,hahamlar,cinler,golemler size
harika bir kitap sunuyor.
1899’ ların New York’unda oluşturulan hikayede şehir,mekanlar,insanlar,dükkanlar,köprüler
çok güzel resmedilmiş.Neredeyse o havuzun başındaki heykel gözünüzün önünde
canlanıyor. Ayrıca kitabın dili ve çevirisi de çok başarılı. Kurgu için zaten
söylenecek fazla bir şey yok;başından sonuna akıcılığından ve heyecanından
hiçbir şey kaybetmiyor.
"Bugünlerde çok
sıkılıyorum ne okusam" diye soranlara ilk
Golem ve Cin’i öneririm artık J
Ben de çok sevdim bu romanı, üstelik başlangıçta pek okuma niyetimde yoktu... açıkçası bu senenin şaşırtıcı kitaplarından :)
YanıtlaSilBenim de hiç niyetim yoktu.İyi ki seçilmiş beni de şaşırttı gerçekten :))
Silne çok okundu be , diye bir giriş yapayım , okumadım ama istiyorum dediklerimden , sıra gelirse :D
YanıtlaSilKesinlikle çok okundu :))
SilGüzel bir kitaptı. Özellikle din konusundaki tartışmaları ilgimi çekti. yazımda da bahsettim.
YanıtlaSil