O orta Magdalena bölgesinin Don Kişot’u.Eşekleri Alfa ve Beto
ile gezici kütüphanecilik yapan Luis Soriano Bohorquez,1990’da başladığı Donkey
Library ile Kolombiya'nın kırsal bölgelerinde kitaplara ulaşamayan çocuklara ders notları ve romanlar
taşıyor.
Bölgedeki yaygın cehaleti,okuma yazma oranının düşüklüğünü gördüğünde Luis'in kafasında gezici kütüphane fikirleri oluşmaya başlıyor.15 köye yayılan bölgede "12-16 yaşındaki çocukların yaşlarına denk gelen okur yazarlık düzeyinde olmadığını gördüğümde bunun bir zorunluluk olduğunu gördüm ve entelektüel büyümeye yardımcı olmak istedim" diyor.
Bölgedeki yaygın cehaleti,okuma yazma oranının düşüklüğünü gördüğünde Luis'in kafasında gezici kütüphane fikirleri oluşmaya başlıyor.15 köye yayılan bölgede "12-16 yaşındaki çocukların yaşlarına denk gelen okur yazarlık düzeyinde olmadığını gördüğümde bunun bir zorunluluk olduğunu gördüm ve entelektüel büyümeye yardımcı olmak istedim" diyor.
Projesini önce bir "Donkey Library"olarak hayal
etmemiş tabii.Hafta sonları eşeğiyle ulaşabildiği,çocukların ödevlerine yardım için gittiği yerlere kitaplar götürmeye başlamış ve "eşek kütüphanesi" kendiliğinden gelişmiş.
Aralarında sözlükler, klasik romanlar,çocuk hikayeleri ve ders
kitaplarının olduğu 70 kitapla başlamış.Bunları pazarlardan,sahillerden oradan
buradan toplamış.
Biblioburro'da tüm kitaplar ücretsiz; ödünç verme ve geri alma yöntemiyle
işliyor.350$ öğretmen maaşı alan Luis "en
azından eşeklerimin yemeği bedava" diyor.
Radyocu ve gazeteci Juan Gossain, Biblioburro
macerasını işitince Kolombiya genelinde kitap bağışı çağrısında bulunur.Özellikle Bogata’nın elit yazarlarının bağışlarıyla kütüphane 4800 civarında bir sayıya ulaşır.
Eşeklerinin adı Alfa ve Beto. Onlar gerilla ve milislerin arasındaki savaş bölgesinde güneşin altında 200 kitap taşıyan emektarlar.Luis en zor zamanlarında
bile kütüphanesinin mavi yazılı tabelasını elinden bırakmıyor.
İşte bu 10 bacak 20 km civarında bir çapta,kendilerine en yakın okul
yada kütüphaneye ulaşmak için at veya eşek üstünde saatlerce gitmek zorunda olan 600
aileye kitap teslimatı yapıyorlar.
Kendisi ise eşi ve 3 çocuğuyla dört duvarı tavana kadar kitaplarla dolu küçücük bir evde yaşıyor.Bugüne kadar eşeklerinin üstünde 4000 saatten fazla yolculuk yapmış.
Kendisi ise eşi ve 3 çocuğuyla dört duvarı tavana kadar kitaplarla dolu küçücük bir evde yaşıyor.Bugüne kadar eşeklerinin üstünde
Macando’yu yazarken ilham aldığını söyleyen Ganriel Garcia Marquez’in doğduğu Aracataca’da bu bölgede. Yüzyıllık Yalnızlık her zaman Alfa’nın sırtında diyor Luis.
2006’da askeri şiddet artınca ailesini alıp daha yüksek bir bölgeye yerleşiyor Ne mesafeler ne de geçirdiği kaza sonucu kaybettiği bacağı onu amacından geri döndürmüyor.Tek derdi Magdalena'yı bir gün okuyan-yazan kültürlü insanların yaşadığı bir bölge olarak görmek.
Ünü Kolombiya sınırlarını aşan bu inanılmaz adam CNN,PBS,New Yok Times’a da haber olur.Hatta Brezilyalı yazar Paulo Coelho, Soriano’yu öven bir makale yazar.Başarılı illüstratör ve çocuk kitapları yazarı Jeanette Winter "Biblioburro" isimli resimli bir kitap yayınlar “A True Story From Colombia".Ancak ne ironidir ki Luis Soriano ancak bir arkadaşının ödediği uçak bileti ile bu yılki Bogota Uluslararası Kitap Fuarına katılabilir.
Bu savaş yorgunu topraklarda bir de cehaletle savaşan Soriano,İngilizce kitapların yetersizliğinden şikayetçi.Gerek dijital gerek basılı yayınlarla dış dünyaya bağlı bir ülkede,iki dilliliğin önemini vurguluyor ve kırsal kesimde yaşayan çocukların,dünyanın en çok konuşulan dilinde yazılmış kitaplara daha fazla ulaşması gerektiğini savunuyor tutkuyla.
Şehrin monotonluğundan sıkılmış İngilizce öğretmenlerine Magdalena’nın güneşli ovalarında kucak açmışlar.La Gloria’da öğretmenlik yapmak isteyen herkesi bekliyorlar. Bu uğurda kasabadakiler evlerini ücretsiz paylaşmaya bile hazır.
İnanılmaz bir özveri ve idealizme
sahip Soriano ‘nun hikayesinin bir benzerine biz Mustafa Güzelgöz’de rastlarız.
İsmail Cem,Türkiye’nin Geri Kalmışlığının Tarihinde ta 1943 yılında tayini Ürgüp
Tahsin Ağa Kütüphanesine çıkan Mustafa Güzelgöz’ün eşek sırtında bir sandıkla
okusunlar diye köylünün ayağına kitap
götürdüğünü anlatır. Mustafa Güzelgöz’ün akıbeti de bizim için bir Vecihi
Hürkuş ya da Cavit Cav hikayesinden farksızdır. Onunla ilgili ayrıca bir yazı
hazırlıyorum,bir başka postun konusu olsun.
Aslında ne biliyor musun , böyle insanların varlığı sağlıyor daha fazla tutunmamızı hayata.
YanıtlaSilEvet bir yerlerde hala iyi insanların var olduğunu bilmek iyi geliyor gerçekten.
Silne güzel de insanlar var.
YanıtlaSilSelminciğim paylaşımın için çok teşekkür ederim. sevgiler.
Değil mi ama tek bacağıyla üstelik. Sevgiler
Sil