Stieg Larsson’un Milenyum Serisi
bittiğinde yazarın ölmüş olmasından dolayı pek çoğumuz serinin devam edeceği
beklentisinde değildik herhalde.
Kitaplar 2004’de Larson’un
ölümünden sonra ünlenmiş ve seri dünya genelinde milyonlarca satarak bir
fenomene dönüşmüştü.Lisbeth Salender’in İsveç’in derin-yeraltı dünyasında gazeteci Michael Bloomvist’le macerasını elimizden
düşürmeden bir solukta okumuş, bu sıra
dışı anti-sosyal,dövmeli,piercingli kızı çok sevmiştik.
Feminist bir bakış açısıyla
yazılan kitabın orijinal ismi aslında Kadınlardan Nefret Eden Erkekler'miş. Larsson’un 32 yıllık hayat arkadaşı Eva Gabrielsson Stieg yaşasaydı
asla kitabın ismi Ejderha Dövmeli Kız olmazdı diyor.Lisbeth’i de lise
yıllarında şahitlik ettiği bir olayda suçluluk hissettiği için yaratmış.Sue
Grafton,Val McDermid ve Elizabeth George kitaplarından ilham alarak kadınlardan nefret eden erkeklerden nefret eden asi-uyumsuz bir karakter oluşturmuş.Aslında Lisbeth'in o hale nasıl geldiğini de her bir kitapla daha iyi anlıyoruz.
Larsson,İsveç’in önde gelen
kominist gruplarından birinin üyesi muhalif bir gazeteci.Milenyum serisini
okurken sağ akıma karşı bu politik görüş zaten çok hissedilmekte.Ölüm
tehditleri aldığı için evlenmedikleri söylenen Eva Gabrielsson yazarın
ölümünden sonra hiçbir hak iddia edemedi ve tüm gelir yazarın ailesine kaldı.Yayınevi 4.kitap için David Lagercrantz ile anlaştı ve tüm itirazlara rağmen kitabı yayınladılar.
Ben
okurken Lagercrantz üzerinde çok fazla Stieg
Larsson baskısı hissettim.Öncelikle olaylara giriş yapabilmek için başlangıcı
çok detaylandırmış.Bir sürü isim,bir dolu mekanda geçen olayla konuya
girmekte epey gecikti.Bir de bu kalabalığın içinde siber alemin karışıklığı ve
teknik terimler havada uçuşunca çok merak etmeme rağmen ben bile neredeyse
kopma noktasına geldim.Neyse ki sonrasında konu toparlandı da sürüklenmeye
başladım.Seri kuvvetle muhtemel devam edecek çünkü kitabın gidişatı bir sonrakine yönelik bitti.Bu arada ikiz kardeş
Camilla nihayet bu kitapta ortaya çıktı.