Bir süredir kulüpte özellikle türün klasiklerine eğilmeye çalışıyoruz.Şubat seçimlerimizden biri
bu sebeple Dashiell Hammett polisiyesi oldu. Ben daha önce Hammett’in ülkemizde yayınlanan kitapları hakkında (burada) yazmıştım.
The Maltese Falcon yani Malta
Şahini yazarın en bilinen eseri. Kara Roman akımın ilklerinden sayılan kitap Humphrey
Bogart’ın Sam rolünü oynadığı Kara Film döneminin de en iyilerinden biri olarak kabul ediliyor.
Ben kitabı Parantez Yayınları'nın eski
baskısından okudum.Şimdilerde Everest ‘den daha yeni baskıları bulmak mümkün.
Tek oturuşta 2 saatte okunacak bir macera olan Malta Şahini, özetle Dedektif Sam Spade'in kendisine gelen başı belada bir kadına yardım etmesini anlatıyor. Çok tipik
özellikleri olan Sam daha sonra pek çok yazar için dedektif kahramanları
oluşturmada model alınacak bir figürdür.
1894 Maryland doğumlu yazar,
adını annesi Annie Bond Dashiell’den soyadını ise babası Thomas Hammett’ten
alır. 13 yaşında okuldan ayrılıp gazete satıcılığı,tezgahtarlık gibi işlerde
çalışır.Boş vakitlerini Baltimore Halk Kütüphanesindeki kitapları okumaya
ayıran Hammett 21 yaşına geldiğinde sonradan yazacağı hikayelere ilham kaynağı
olacak ,Pinkerton Ulusal Dedektiflik Bürosuna girer.
Hammett’e bu arada Dünya Endüstri
İşçileri Birliği’ne liderlik eden kişiyi öldürmesi için para teklif
edilir.Hammett teklifi kabul etmez ama adam kısa süre sonra öldürülür. Zan
altında kalmak istemeyen Hammet 1.Dünya Savaşı’nda yer almak üzere orduya
katılır.Ancak verem olur ve savaşı hastanede tedavi olarak geçirir. Savaştan
sonra yazmaya geri döner.Muhalif kişiliği ve alkole olan düşkünlüğü kitaplarına
da yansır. İlk öyküleri Black Mask adlı dergide yayımlanmaya başlar.
1931 yılında Amerika’nın ilk
kadın drama yazarlarından Lillian Hellman ile fırtılanalı bir ilişkiye girer,beraber
yaşamaya başlarlar.Nazizmin etkisindeki Avrupa’ya çok üzülen Lillian ,İspanya iç
savaşına destek olmak için İspanya’ya gider. Hammett ‘da Pearl Harbor’dan
sonra tekrar orduya katılır. Ateşli bir solcudur.Savaş yıllarını sağlık
sorunları sebebiyle asker gazetesi çıkartarak geçirir.
1951’de başkanı olduğu Medeni Haklar
Kongresi’ne bağışta bulunanların isimlerini açıklamadığı için 6 ay hapis yatar.50’li
yıllar boyunca Komünist Parti ile ilişkisinden ötürü Amerika’ya Karşı
Faaliyetler Komitesi tarafından soruşturulur. McCarthy engizisyonundan
ziyadesiyle nasibini alan Hammett’in mal varlığına el koyulur.Mahkemeler,soruşturmalar
devam ederken 1961’de akciğer kanserinden öldüğünde Lillian’ın tabiriyle bir kravat alacak parası
dahi yoktur. Muhbir denilmesindense hapis yatmayı göze alan Hammett arkasında
67 öykü ve 5 roman bırakır.
Sevgili Erol Üyepazarcı'nın bize Pera buluşmasında
anlattığı gibi Hammett polisiyeyi sokağa çıkartııp ,suça bir neden vermiştir.
Hard boiled denilen türün ilk temsilcisidir.Bu terim dedektif yada kahramanın karşılaştığı
olaylar sonucu katılaşması sert bir mizaca dönmesini anlatır.Kinizm ve
alaycılık bu türün kahramanların en belirgin özelliğidir ki Sam Spade’e bu
ifadeyi çok güzel yerleştirir. Bu tür polisiyelerde adalet beklenmez,çünkü
adalet dağıtıcılar da yozlaşmadan nasibini almışlardır. Herkes her an suçlu
olabilir. Suçlu ile masumlar arasındaki çizgi çok incedir. Sıradan bir ev
hanımı da bir anda bir cinayet işleyebilir. Hammett dönemini çok iyi tahlil
etmiş bir yazardır. 20’ler Amerikasında ,ekonomik buhranların ve savaşın
gölgesinde yazdığı kötümser hikayeler
toplumu çok iyi yansıtmaktadır. Onun hikayelerinde gereksiz detay
yoktur. Konuşmalar kısa ve nettir. Kendi tabiriyle “avam” ın yazarıdır.
Anlaşılır dili ile metinleri uzatmaz.Karakterler yalındır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder