“Bazı yazarlarım var benim.Hani
ne yazsa okurum derim ya Ece Temelkuran onların en başında gelir.Eleştiririm,ama
başkasına laf söyletmemJ” yazıp bırakmışım
yaklaşık 1,5 sene önce taslaklara.
Sonra bir sürü şey oldu,benim elim bir türlü
Devir hakkında bir şeyler yazmaya gitmedi.
Bana hangi kitabı diye sorsalar cevabım
hala “Muz Sesleri” olur. Kitaplarını imzalatırken kendisine de söyledim, “bunu
söyleyen bir iki kişi oldu şimdiye kadar” dedi. Okuyalı yıllar olmasına rağmen
kampa dikilen o portakal ağacını; doktorun kızına yazdığı mektupları
hatırladığımda hala yüreğim sıkışır. Şatilla kampındaki dram Muz Sesleri’nden sonra başka
bir farkındalık yaratmıştı bende.
O yüzden Düğümlere Üfleyen
Kadınlar’ın onu geçmesi çok zordu.Edebi teşbihleri çok daha fazla olmasına
rağmen,kadını anlatmasına hele ki Ortadoğu’da kadını anlatmasına rağmen benim yüreğime onun kadar dokunamamıştı.
Devir’le ülkemize, Türkiye tarihine
geri dönmüş yazarımız.Konusu çok vurucu olmasına rağmen 12 Eylül dramlarını
belki çok okuduğumdan gene aynı düşüncedeydim.Ama ben okuduğumda ülkemde henüz 30’a
yakın patlama,saldırı,binlerle ifade edilen ölü sayıları yoktu.
Biz ölüm kendi
coğrafyamızdan uzak olunca sanki hiç yokmuş gibi davranan benciller de ülke
tarihini hasbelkader kulaktan dolma hikayelerle masal dinler gibi dinliyoruz
işte. Kendi kuyruğunu kovalayan kedi gibi kendi tarihimizin etrafında
dönüyoruz.
Dünün ekmek,eşitlik özgürlük diye mücadele eden “anarşistleri” bugün
gıda özgürlüğü ,temiz enerji,LGBT ve kadın hakları diyen “vatan hainleri” yarın
uzay araştırmaları engellenemez diyecek Z kuşağı hep aynı şiddete maruz
kalacak bu gidişle.Bu coğrafyada yaşayanlar ne zaman sadece insan oldukları için hatta
genişletiyorum “canlı” oldukları için korunup dikkate alınacaklar.
Devir’le Ece
Temelkuran 80 ihtilaline giden süreci Ali ve Ayşe’nin çocuk gözünden dilsiz
kuğuları simgeleştirerek anlatmış. Ya biz ? Biz bugün hangi sürece gidiyoruz. Meclis Tv’nin yayın vermediği
oturumlarda bu ülkenin geleceği konuşuluyor,bizim geleceğimiz konuşuluyor.Kavga
gürültü içinde değiştirilen maddelerden çoğunluğun haberi bile yok. Kuğular
uçarsa bu ülke kurtulur sanan çocuk masumiyetine ne kadar ihtiyacımız var
bizim. Bu bedeller ödenmesin diye kaç kuğu uçurmamız gerekecek.
Meclis önünde en temel itiraz haklarından
yoksun bırakılıp kolluk kuvvetlerince şiddete maruz kalan “vatan hainleri” siz
kimsiniz ki bu ülkeyi onlar kadar sevdiğinizi iddia ediyorsunuz.(!)
“Hayal Yıkılınca hepimiz başkentin ortasında da dursak
mülteciyiz” diye yazmıştı Düğümlere Üfleyen Kadınlar'da.Bu da bizim "Devrimiz" işte..
Üzülüyorum,çok üzülüyorum…..
Sadece tek kitabını okudum , muz sesleri de not edildi :D
YanıtlaSil