Bu kitabın ismi o kadar hoşuma gidiyordu ki,evde okunmayı
bekleyen başka Faruk Duman kitapları olmasına rağmen gidip bunu aldım.
Kitap bir karı kocanın
geçirdikleri trafik kazası sonucu bir avcı tarafından uçuruma düşmekten kurtarılıp
ormanın içindeki kulübeye getirilmeleri ile başlayan tuhaf durumları anlatıyor.Kitap çok kısa,zaten tüm konu da 24 saatten kısa bir sürede geçiyor.Ancak bu kısalığa rağmen etkisi çok yoğun ve karanlık diyebilirim.
Simgeler ve metaforlarla ilerleyen anlatımda Avcıatmaca'nın atı,şahini,sakat köpekleri başlı başına birer roman kişisine dönüşüyor,orman
hepsinin üstünde canlı bir varlık ve dinmeyen yağmurla okuyucuyu bu tekinsiz atmosferin ortasına bırakıveriyor. Karanlık ormanı,sisi,yağmuru,öyle güzel tarif ediyor ki pastoral resim önümüzde canlanıyor. En son böyle gerçeküstü,etkileyici bir orman tasvirini Sahilde Kafka'da okumuştum.
Öte taraftan gerçek kişiler kulübede yaşayan hayaletler gibi. Avcının karısı kendisini alıp götürmesi için Hızır'ı bekliyor. Kötücül karakter avcı, sakat köpekleri topluyor ama aç bırakıyor. Dövdüğü çocuğun çığlıklarıyla büyülenen bu köpekler de,aslında gerçek dünyada karşılığı bulunan metaforlar.
Her ne kadar roman, kara bir masal havasında geçse de gerilim, kitabı bir korku-roman beklentisine de sokuyor,gene de masalsı öğeler fantazyadan değil insan doğasından beslendiğinden bir masaldan çok gerçek bir hikayenin içinde hissediyoruz kendimizi.Tarzı biraz Yere Düşen Dualar'ı anımsattı bana ;çok beğendim.
çok fenasın ama ya , niye bu kadar güzel kitaplar okuyorsun ve ben bunları bilmiyor oluyorum :D
YanıtlaSilDeme öyle:) Senin okudukların yanında ooo diyorum ben bunlar ne ki :)
Sil