Daha önceki Markaris yazımda da
belirtmiştim (burada) ,bu adam politik kurguyu kullanarak çok güzel politik roman
yazıyor. Batık Krediler kulübün Eylül seçimlerinden biriydi.
“Banka soymak nedir ki,banka kurmanının yanında?”
Brecht’in Üç Kuruşluk Opera’sından
alıntıyla başlayan hikaye 2010 yazı
Atina’da geçiyor.Herkesin ekonomik krizi konuştuğu bir ortamda, Komiser Haritos
çok sevdiği kızınının düğün telaşında.
Maaş kesintileri,dar gelirlilerin
bütçelerine vurulan darbe,kredi yolsuzlukları okurken bize yabancı değil. Zaten
bizdeki skandallardan bir zaman sonra, önce Yunanistan sonra da İspanya’ya
sıçrayan ekonomik yolsuzlukları böyle kurgulaması , ülkesini ve onu okuyanları
çok iyi tanımasından kaynaklanıyor.
Haritos bu sefer böyle bir kriz ortamında öldürülen
üç kişinin katilinin peşinde.Üstelik kurbanlar finans sektöründen ve halkın canını yakmış kişiler. Haritos olayı çözmeye
çalışırken Markaris de sistemin ne kadar çürümüş yanı varsa ortaya döküyor.
Ancak benim favorim bu sefer karısı Adriani. Sınırlı bir bütçeyle evi döndürme çabaları tam annelerimizin yapacağı
türden.Okurken içinizi ısıtıyor,gülümsetiyor…
Bu yeni basımları gördüm fakat kapak tasarımları o kadar kötü geldi ki elime alıp bakmadım bile, bu sefer ki tanıtımınız çok ilgimi çekti polisiye pek sevmesem de bunu okumak istedim. Belli bir sırayla okumak gerekiyor mu? Elinize sağlık, sevgiler:)
YanıtlaSilGül Hanım kapak tasarımları konusunda kesinlikle haklısınız.Ben her elime aldığımda üstüne boya sıçramış gibi hissedip rahatsız olmuştum. Aslında belli bir sırayla okumak gerekmiyor ,olayların bir devam durumu yok, ama özel hayatında değişiklikler var. Kızı öğrenciyken başka bir kitabında evleniyor mesela bunun gibi. Bir de Markaris'in kitaplarını ben öyle kanlı,vahşetli,adli tıpta açmalı,kesmeli olmadığı için seviyorum.Ama bunları seven ağır polisiyecilere hafif kalıyor :) Sevgiler.
Sil