27 Ekim 2020 Salı

Yolpalas Cinayeti - Halide Edip Adıvar


 

Benim çocukluğum kelimenin tam anlamıyla Halide Edip’le geçti.Üsküdar’da büyüdüğüm apartman, Halide Edip’ in bir süre oturduğu ahşap konağa bitişikti. Uzunca bir süre metruktu sonra tadil ettiler Sokakta oynarken oranın bahçesine girer çıkardık, daha okumadan  adı hep kulağımızdaydı. Sonra da aynı mahallede bulunmasından mütevellit ismi verilmiş ortaokula gittim. Okul bitene kadar da bütün kitapları bitmişti. İlk Mor Salkımlı Ev geçmişti elime ,yıllar sonra otobiyografisi olduğunu öğrendim. Üniversitedeyken de kadın araştırmaları ile uğraşan Serpil Çakır ve Fatmagül Berktay vasıtasıyla gene bayağı haşır neşir oldum kendisiyle. 

Halide, Teali Nisvan’ın kurucularından;başkanlığını yapıyor..Osmanlı’nın kabul edilen ilk feminist kadın derneği. Evliliğin yasal prensiplere oturtulması,ikinci eşin ancak belli şartlara bağlanması,kadına boşanma hakkı gibi o dönem için çok önemli, devrim niteliğinde kararları kabul ettiriyorlar.Kadınların oy hakkı için de uğraşılıyor ama o tabii olmuyor. Kendisi de ikinci eş yüzünden ilk evliliğini bitiriyor.

Milli mücadelenin simge isimlerinden. Özellikle Sultanahmet mitingiyle devleşiyor. Cephede onbaşı rütbesi alıyor ama nasıl ki Zabel Yaseyan sosyalizm için yıllarca mücadele edip sonunda Rusya’ya kaçıyor ama Stalin’i eleştirdiği için Sibirya’ya sürgün ediliyor; Halide de milli mücadele sonrası yeni kurulan iktidar ile hiç anlaşamıyor. Ona mandacı ve daha birçok şey söyleniyor ancak bu fikirlerin çoğunun ispatı aslında yok. Özellikle cephedeyken erkeklerin baskısını çok hissediyor. Vurun Kahpeye ,Ateşten Gömlek onun bu döneminden izler taşıyor. Muhalifliği yüzünden erkekleri çadırına aldığına dair iftiralar atılıyor. Aslında onun daha çok iktidara sahip olanlarla anlaşamayan bir tarafı var. Bu arada ek bir bilgi Osmanlı döneminde kadın hareketini başlatanların çoğu yeni kurulan hükümetle ters düşüyor. Mustafa Kemal ölene kadar  eşiyle yurtdışında yaşıyor İsmet İnönü ‘nün davetiyle geri geliyorlar ve ona İstanbul Üniversitesinde İngiliz Dili ve Edebiyatı kürsüsünü kurduruyorlar. Amaç aslında onu siyasetten uzak tutmak. O dönem Mina Urgan, Berna Moran gibi isimleri yetiştiriyorlar.

Söz konusu kitabımız Yol Palas’ı ve en bilinen romanlarını hep gurbetteyken yazıyor.Yol Palas 1936 yılında basılıyor, Önce Yedigün dergisinde tefrika ediliyor. 1955 yılında aynı adla sinemaya uyarlanıyor.

Polisiye bir roman kabul edilmesine rağmen hikaye katil kim değil ,cinayet neden işlemiştir sorusuyla uğraşıyor. Şehirli, zengin bir kısmetle sınıf atlayan evin hanımının evdeki çalışanlar üzerinden ısrarla altını çizdiği sınıf farkı biraz  ironik görünse de dönem için kuvvetli bir eleştiri. İyinin iyi, kötünün de gerçekten kötü olduğu belirgin bir sınır çizilmiş. 

Akkız aslında gerçekten katil  midir yoksa mağdur mu, okuyucu ikna edilmeye uğraşılmış. Romanda geçen mahkeme bölümlerinde de Akkız'ın hikayesini öğrendikçe halk ona sempati duyuyor. Yazar ondan yana tavırla yazmış kitabını. 

Halide’nin genel olarak çok kullandığı karakterlerin psikolojik durumları burada da ön plana çıkarılıyor. Sembolik olarak korunmaya muhtaç kaz,çocuk ikilemi ,korumayan anne imgesiyle hikayeye şekil veriyor.  Mükerrem, maktül olmasına rağmen ondan nefret ediyorsunuz. 


3 yorum:

  1. Kaleminize sağlık. Çok güzel bilgiler var. Bu kadar detay bilgim yoktu. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Rica ederim,yorumunuz için ben teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil