“Yaşam kurgudur, gerçek
düştür. Yalnızca inancınızla biçimlenen bir avuç hamur. Neye inanıyorsanız,
gerçek odur”...
Benim
gibi sulu gözlü birinin bu kitabı yalnızlığı tavan yapmış evden binlerce km
uzaktayken okuması hiç akıllıca olmadı. Boğazım düğümlene düğümlene okumama
rağmen elimden bırakamadım desem sanırım kitap hakkında hissettiklerimi
açıklamış olurum. Hüsnü Arkan öyle güzel yazmış ki çoğu zaman o akıp giden düz
yazının uzun bir şiirin parçası olduğunu düşünüyorsunuz.
Arka
planda siyaset ve evet dillendirmese de bildiğimiz 12 Eylül. Hayallerini
kaybeden kahramanın aslında nasıl gerçek olmayan bir kurguda yaşadığına şahit oluyoruz.
Kendi
deyimiyle oburlarla gurmelerin savaşında menekşe kokan kadınların arasında
güven duygusunun ne demek olduğunu atlardan öğrenen bir çocuğun büyüme
serüveni. Ege’de bir çiftlikte kendi ailesinin yarattığı feodaliteyi yıkmaya
çalışırken hayallerinin peşinden İzmir’e gidip meyhane açan Hüseyin’in
hikayesi.
"Anlamsızlığın bir anlamı vardı,
bir adı vardı; hayat diyorlardı buna. Her sıradan sözcük gibi, içine
girince, yineleyince bir şey ifade etmiyordu. Sıradan olmayan sözcükler arıyordum.Yoktu. Çevremdeki insanlar, sözcükleri
kendilerini iyi hissetmek, çıldırmamak için kullanıyorlardı. Aslında hepsi de
evreni saran boşluğa aitiler ama bunu kabul etmektense, o boşluğa bir anlam
yükleyip varlıklarını birbirlerine onaylatmayı yeğliyorlardı."
Beğeni elbet subjektiftir ;Hüsnü Arkan bu kitapta bana göre muhteşem cümleler yazmış.Tam anlamıyla edebiyat yapmış.Ben bayıldım...
Beğeni elbet subjektiftir ;Hüsnü Arkan bu kitapta bana göre muhteşem cümleler yazmış.Tam anlamıyla edebiyat yapmış.Ben bayıldım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder